İzmir’in dağları ve Abdülhamit
“İzmir’in dağlarında çiçekler açar” marşını tarihi gerçekler ışığında yorumlayarak, bu marştan çıkarmamız gereken dersi çıkartamazsak, büyük bir eksiklik...
“İzmir’in dağlarında çiçekler açar” marşını tarihi gerçekler ışığında yorumlayarak, bu marştan çıkarmamız gereken dersi çıkartamazsak, büyük bir eksiklik yapmış oluruz. Birkaç gün önce, İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluşunun yıldönümünü kutladık. 9 Eylül 1922’de Yunan’ı denize dökmekle övündüğümüz zaferin yıldönümü idi bu zafer, kanında zerre kadar vatanseverlik kıvılcımı yanan herkesin onurla kutlayacağı bir zaferdi bu. Ama Yunan’ın İzmir’den kovulmasını kutlarken unuttuğumuz çok önemli bir detayı hatırlatmak istiyorum bugün: 9 Eylül 1922’de İzmir, sadece Yunan işgalinden kurtulmadı, aynı zamanda “gâvur İzmir” sıfatını da Ege’nin derin sularına gömdü. İzmir’in gâvur sıfatını almasında, gâvurlukla anılmasına en büyük vebali, sorumluluğu, siyasi hatası olan padişah 2. Abdülhamit’tir. Neden mi? Batılılaşmak uğruna birbiri ardına ilan edilen Tanzimat ve Islahat Fermanları, öz ve kökten yoksun, derinliksiz bir taklit anlayışını önümüze koyuyordu. Bu bağlamda 1867’de yabancılara mülk ve toprak edinme izni veren kanunname çıkartıldı. Yabancılar ilk yıllarda yoğun bir toprak alımına girişmemişlerse de 2. Abdülhamit zamanına gelindiğinde bilhassa Ege bölgesinde hususen İzmir’de talan boyutuna varacak şekilde toprak satın alımlarına rastlıyoruz.