Rusya ile savaşa hazır mıyız?

Yukarıdaki başlığı attığım yazı 'bugün yazılmış' bir yazı değil. Yaklaşık olarak iki yıl önce yazıldı. (Tamı tamına 22 ay önce, 5 Nisan 2014 tarihinde!) O günlerde Rusya...

Yukarıdaki başlığı attığım yazı 'bugün yazılmış' bir yazı değil. Yaklaşık olarak iki yıl önce yazıldı. (Tamı tamına 22 ay önce, 5 Nisan 2014 tarihinde!) O günlerde Rusya henüz Tartus’a savaş gemilerini yollamamıştı. Rus savaş uçakları MIG 31’ler Tartus askeri üssüne konuşlanmamıştı. Rusya, Suriye ordusu ile ortak operasyonlara inememişti. Rus savaş uçağı düşürülmemişti. Halep, Rusya’nın desteği ile rejim güçlerinin eline geçmemişti. Türkiye’nin desteklediği yüzbinlerce mülteci yollara düşüp sınırımıza dayanmamıştı. Türkiye’nin kırmızı çizgimiz dediği Azez’in etrafında PYD konuşlanmamıştı.
Rusya öncülüğünde kurulan ve içinde Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın bulunduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Suriye’ye çağrı yapıp “ örgüte üyelik talebinde bulunduğunuz takdirde bunu değerlendireceğiz ve size yapılan bir saldırı örgüte yapılmış olacak” diyerek Türkiye’ye henüz gözdağı vermemişti..
O günlerde ilişkilerimiz hala 'samimiyetini koruyor' görünüyordu ve Erdoğan, Moskova’ya giderek Putin’le cami açılışına katılıp samimi pozlar vermişti.
İşte o günlerde “Rusya ile savaşa hazır mıyız” başlıklı yazıyı yazdım. Önce yazıyı tekrar yayınlıyorum: “Türkiye’nin son aylarda ilişkilerinin en gergin olduğu ülkelerin başında Rusya geliyor. Ama bu gerginlik henüz diplomatik olarak su yüzüne ‘çıkmış/çıkarılmış’ değil. Her iki ülke de bu gerginliğin ciddi bir krize dönüşeceğinin farkında.
Ama her halükarda soğuk bir savaş halindeyiz.
Bu gergin ortamın ve soğuk savaş halinin doğmasında birçok sebep var.
1. Türkiye, Suriye iç savaşına direkt müdahil olarak Suriye’de askeri varlık bulunduran Rusya ile karşı karşıya geldi.
2. Erdoğan, “Suriye ile savaş halindeyiz” diyerek bu savaşı resmen deklare etti.
3. Rus uçağını Ankara’ya indirerek gereksiz bir skandala imza attı.
4. Kırım konusunda gereksiz açıklamalar yaparak Rusya’nın egemenlik alanı olarak gördüğü bir toprak parçasına burnunu soktu.(Türkiye için Kıbrıs neyse Rusya için (stratejik olarak) Kırım odur!)
5. Malatya’ya kurulan füze rampasının Rusya tarafından doğrudan “tehdit” olarak algılanması ve Rusya Genelkurmay Başkanı Nikolai Makarov’un Kaliningrad’a kısa menzilli İskender füzelerini yerleştirerek Malatya’daki füze rampasının ‘vurulacağını’ açıklaması.
6. Montrö Anlaşması’nı delerek Amerikan savaş gemilerinin Boğazları geçip süre aşımında bulunmalarına izin vermesi ve bu konuda Rus dışişleri bakanı Lavrov tarafından “sertçe” uyarılması.
Türkiye, uyguladığı Suriye politikası ile Kırım politikası ile füze rampası politikası ile Boğazlar politikası “sürekli olarak Rusya ile karşı karşıya geldi.”
Oysa Rusya bizim çok önemli bir komşumuz, dostumuz ve böyle de olmalı.
Türkiye’nin stratejik derinlik sahibi olmakla övünen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ateşle oynuyor. Suriye ile savaşa girmek için Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı düzenlemeyi düşünebilecek kadar akıldan yoksun bir devlet bürokrasi bize Birinci Dünya Savaşı’na girişimizdeki Alman tezgâhını hatırlatıyor.
Enver Paşa’nın oyunlarıyla Yavuz ve Midilli adı verilen Alman gemileri Kırım’ın sahil kenti Sivastopol’u bombalayarak Osmanlı’yı fiilen savaşa sokmuşlardı.
Ne gariptir emperyalistler bugün de Türkiye’yi tam “yüz yıl sonra” yine Kırım merkezli bir krizi bahane ederek Rusya ile karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar.
Bir taraftan Suriye’de askeri güç bulunduran Rusya ile yaşanılan Ortadoğu kapsamlı gerginlik, diğer taraftan Boğazları geçip Kırım açıklarında boy gösteren Amerikan savaş gemilerinin yarattığı gerginlik.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Rum Abdurrahman Atatürk’e karşı! 09 Aralık 2017 | 1.064 Okunma Bir delikten iki defa ısırılmayacaksın! 06 Aralık 2017 | 228 Okunma Zerrab ve ötesi 04 Aralık 2017 | 291 Okunma Kumpas 01 Aralık 2017 | 266 Okunma Esad’la kucaklaşmaya doğru 25 Kasım 2017 | 191 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar