Ülke nasıl bölünür?
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça “ben gidersem ülke bölünür” anlamına gelen bir ifade kullandı. Tabi çok şaşırdık. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesi veya bölünmemesi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça “ben gidersem ülke bölünür” anlamına gelen bir ifade kullandı. Tabi çok şaşırdık. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesi veya bölünmemesi bir kişinin Cumhurbaşkanı koltuğunda oturmasına bağlı değildir. O gider başkası gelir. Gelenin yerine bir başkanı gelir. Parlamenter sistem ve halkın iradesi sürekli yeni çözümleri ve yeni liderleri halkın önüne koyar. Bu ülkede, hal müdürlüğü yapmış Yıldırım Akbulut da başbakanlık yaptı, çobanlık yapmış olan Süleyman Demirel de. Lise mezunu Ecevit de, Harvard’da ihtisas yapmış olan Çiller de. Köln Üniversitesi’nde okuyan Mesut Yılmaz da, Kasımpaşa’da top koşturan Erdoğan da. Demokrasinin güzelliği burada zaten. Toplumun değişik katmanlarından kişiler halkın iradesiyle geliyor, halkın iradesiyle gidiyor. Farklı mesleklerden farklı eğitimden geçmiş, hatta farklı mezheplerden kişiler halkın oyuyla başbakan oluyor. Ama bir kişi çıkıp “ben gidersem ülke bölünür” derse, ülkeyi bölmek isteyenler benim gitmemi istiyor” derse bu söylem demokrasinin ruhuna aykırı bir yorum olur. Çünkü devletler ve rejimler kişilere göre değil oturmuş devlet kurumlarının sağlam işleyişine göre ayakta durur. Eğer o devlet kurumları geleneksel işleyiş mekanizmasından uzaklaşmış ve devlete değil siyasetin menfaatlerine sıkı sıkı bağlı hale gelmişse ve bizim ayrıntılarını bilemediğimiz bir takım karanlık pazarlıklarla devletin geleceği ipotek altına alınmışsa bu durumda devlet için bir bölünme riskinden bahsedilebilir. Aksi takdirde “adaletin mülkün temeli(!)” olduğu bir ülkede, yargının bütün normlarıyla işlediği, hukukun baş tacı yapıldığı bir ülkede neden bir kişinin gitmesi ya da gelmesiyle bölünelim ki?