2 sabah 2 akşam
Bir asra yakın zamandır Türkiye, komşusunun toprağına sadece kendisine yönelik terör gerekçesiyle girdi.Uzun vadeli kalmamaya özen gösterdi; o ülkedeki demografik yapıya dönük bir çaba içinde de...
Bir asra yakın zamandır Türkiye, komşusunun toprağına sadece kendisine yönelik terör gerekçesiyle girdi.
Uzun vadeli kalmamaya özen gösterdi; o ülkedeki demografik yapıya dönük bir çaba içinde de olmadı.
Son örneği IKBY’de görüldüğü gibi geçmişte tehdit olarak gördüğüyle de bir süre sonra bir noktada uzlaşmayı başardı.
Hatta ona hamilik yapma seviyesine getirecek düzeyde de ilişkisini geliştirdi.
Belki de bundandır, kendi başkentlerinden gelen kötülük veya olumsuzluk karşısında da orada yaşayan halka ilk kucak açan, onu kollayıp bakan da önemli durak oldu.
Güvenlikle ilgili önemli bir ismin dün kayda geçirdiği gibi, “ABD gibi seçimi, Fransa gibi Paris’te patlayan bombaların hıncını almak veya bir edinim kazanmak için” Musul operasyonunda olmayı istemedi.
Kendi güvenliğini birinci sıraya koymakla kaldı, ötesine geçmedi.
Bu konsept bugün de geçerli, ama 2004’ten farklı olarak...
Çünkü 2004’te o bölgedeki sorun o ülkenin içişleriyle ilgiliydi, bugün uluslararası mesele haline geldi.
O gün orada sadece koalisyon güçleri ve Irak halkı vardı, bugün herkes var.
Dolayısıyla Türkiye, binlerce kilometre öteden gelip sınırındaki yapıyı veya komşusunun nasıl olacağını belirlemek isteyenlerden çok daha fazla hakka sahip... Buna ister “Yeni konsept”, ister “Paradigma değişimi” denilsin Ankara’nın bakışı böyle.
Musul ve El Bab operasyonları da bu yeni konsept üzerine kurulu.
ABD’YE UYARI
Güvenlik birimlerinin aktarımına dayanarak son yaşananları sıralarsam...
Öncelikle dün iddia edildiği gibi Hatay bölgesinde PYD’nin etkinliğindeki Afrin bölgesine tankların girmesi söz konusu değil; ama bu gerektiğinde girmeyecek anlamına gelmiyor.