Vakurlu susma
Bazı dönemler vardır ki siyasetin konuşmasından çok susması fayda getirir. Bunun başarılı örneklerini Türkiye çok yaşadı ve iyi sonuçlarını da fazlasıyla gördü. Bunlardan biri 2007-2008...
Bazı dönemler vardır ki siyasetin konuşmasından çok susması fayda getirir.
Bunun başarılı örneklerini Türkiye çok yaşadı ve iyi sonuçlarını da fazlasıyla gördü.
Bunlardan biri 2007-2008 yıllarında Karadeniz’de yaşandı.
O tarihlerde çatışmaya dönüşen Rusya-Gürcistan krizinde, Karadeniz’de Türkiye’nin alacağı pozisyonu, siyaset yerine 22. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç’ın muhataplarıyla yaptığı görüşmeler belirledi.
Karadeniz, Rusya ve Türkiye’nin egemenlik ağırlığının hissedildiği bir göle dönüşürken, sonuçta ortaya konulan model, siyasetin de elini rahatlattı.
Oysa Karadeniz’e de yayılan krizin başladığı dönemdeki tavrını siyaset devam ettirmiş olsaydı, o tarihte elde edilen faydalardan çok, gerilimin siyasetiyle uğraşılmaya devam ediliyor olacaktı.
Ayrıca unutulmamalı ki siyaset her konuyu ayrıntısıyla bilmez.
Ortaya çıkan krizi çözmek için bürokrasinin, diplomasinin, teknokrasinin, hatta kamuoyu oluşturan sivil toplum kuruluşlarının, işadamlarının oluşturdukları zeminin yükselmesi, en azından su basman seviyesine ulaşması için zaman tanımalıdır.
BARDAĞIN DOLU YANI
Çünkü onlar bardağın hep dolu yanına bakarak ilerler, siyasetin lider tarzlı bakışı yerine, faydasal bakışı önceler.
Bu bakış da iki ülke arasındaki çatışma halindeki konuların çözüm sanatına zemin hazırlar, uzlaşılan alanlarda kaydedilen mesafe de bir süre sonra çatışma alanlarını geride bırakır.
Bütün bunları güvenlik ve Rusya üzerindeki çalışmalarını yakından bildiğim arkadaşım Prof. Dr. Mitat Çelikpala ile konuşurken çok önemli bir noktaya işaret etti: