Hakkari'de bayram sabahı
Gün çok erken başlıyor burada. Evden çıktığımda sabahın saat 5'iydi. Sokakta beni karşılayan şeyin adını düşündüm kısa bir süre ve buldum; evet yoluma çıkan ilk şey huzurdu!
Ömrünün büyük bir kısmını huzursuzluk içinde geçirmiş bu şehir için hissettiğim şeyin adını ararken, ilk anda aklımda bu kelime yoktu, çünkü huzur denilen şey, çok uzun yıllardan beri bu şehrin sokaklarını bir yel gibi yalayıp gitmiş, sivri doruğundan güneşin parlak ışıklarını birer mızrak başı gibi şehrin kalbine doğru usul usul saplamakta olan Sümbül Dağı’nın ardına gizlenmişti.
Şehir Ramazan'ın son gecesinden kalmaydı.
Akşamcıydı.
Trafiğe kapatılmış olan şehrin ana caddesinin sağlı sollu kaldırımlarına akşamdan kurulmuş olan tezgahlarda satılan, yenilip içilen cümle şeyin çöpü caddeye saçılmıştı.
Semaverciler semaverlerini, kuruyemişçiler tezgahlarını, seyyar kebapçılar mangallarını topluyordu.
Belli ki gece uzun sürmüştü.
Onlar bayram sabahı için evlerinin yolunu tutarken ben de bütün şehir ahalisinin birazdan doluşacağı büyük camide bayram namazına gidiyordum.
Oysa gün ağaralı çok olmuştu.