Hüseyin Ferhad... şair değil, ulak!
Eskinin baba şairlerine kaldığımız son yılların şu çorak şiir iklimde Hüseyin Ferhad, keşfettiğim günden beri benim için her dem suya hasret bir anımda bir kırba su gibi geldi.2008 yılında...
Eskinin baba şairlerine kaldığımız son yılların şu çorak şiir iklimde Hüseyin Ferhad, keşfettiğim günden beri benim için her dem suya hasret bir anımda bir kırba su gibi geldi.2008 yılında çıkan "Kılıç İpekte Sınanır" adlı toplu şiirlerinden beri yeni kitabını "hastanın sabahı beklemesi gibi" bekliyordum.Nihayet çıktı Yapı Kredi Yayınları'ndan.. İsminde de "nihayet" var; "Nihayet Bir Cümledir İnsan..."Mehdi Abi'nin hediyesi... * Sesini işittiğim günden bugüne kulak kabartıyorum tınısına. Çok derinden geliyor... Hayatın yedi kat dibinden, mağmadan, kayıp medeniyetler tabakasından... Bir zelzele uğultusuna benzetiyorum nedense. Bazen kesik kesik, bazen gürül gürül. Kelimelere ağırlık bağlıyor, o ağırlık bazen bir intihara vesile olacak derken, aniden yerçekimine mukavemet eden bir hezarfene dönüşüyor...Doğulu değil, şarklı bir şairdir. Sesi "tarih öncesi köpeklerin havladığı" bir yerden duyuluyor. Sesinin tam ortasında bir şark çıbanı dolaşıyor sanki, buğuludur, daima kanıyor.O yüzden mi kitabının birinci bölümünün başlığı "ah'lar, sagular" mı bilmiyorum.