İki mezarı olan adam!
Habertürk Gazetesi Yazarı Muhsin Kızılkaya'nın bugünkü (27.11.2022)'' İki mezarı olan adam!'' başlıklı yazısı.
Bir pazar sabahı, o gün çıkmış yazımı okuyan bir dostumdan bir telefon mesajı aldım,"Yazdın mı bilemiyorum, İkinci Mahmut'un Halet Efendisini yazsana..." diyordu bana. İtiraf edeyim; bu mesajı alıncaya kadar Halet Efendi'nin adını duymamıştım, bir yerlerde kulağıma çalındıysa da önemsememişim demek, zira adını duyunca kafamda hiçbir şey canlanmadı.
Meğer ne adammış?!
Hemen sağı solu karıştırmaya başladım. Karşıma önce Ece Ayhan’ın “Kapaklı Saat” şiiri çıktı. Şiir şöyle:
“1.Kellesi alınmak üzre Mermer Denizi'nden çağrılmış ve aptesi atılmış adam
yaşlıdır; "gençtir yeşildir kıymayın!"
ya da gençtir;
"etmeyin yaşlıdır mısırdır!"
2. Halet Efendi çakmak gözlüdür. Akrebi düşmüş saatinin kapağını açmıştır.
Araya girenlere karşılığı;
"bre her zaman orta yaşlı adamı nerden bulacağız!"
3. Ki diyebilecek Öküz Irmağı'nda ve dahi Ötesi'nde kapaklı saat yoktu?”
Şiiri tarihle iç içe geçirerek kurgular Ece Ayhan. Onun şiirinde “tarih” veya “tarihselliği” arayanlar, onun geçmiş zamanı, yani tarihi aslında “bugün” olarak algıladığını söylerler. Ece Ayhan sözlüğünde “İstanbul Boğazı”nın adı “Öküz Irmağı”dır. Dönem İkinci Mahmut dönemidir. Şiirde “Ötesi”, özel isim olarak geçmiş, demek ki Halet Efendi’nin “uygulamaları” sadece İstanbul’la sınırlı değil, İmparatorluğun her yerinde bu zalimin borusu ötüyor.
Halet Efendi çoktan ettiğini bulmuş. O halde neden hâlâ şairin şiirine sızıyor? Bugüne ışık tutmuyorsa tarihi bir menkıbe, bir destan, bir masal gibi anlatmanın manası yoktur. Tarih boyunca “erk sahiplerinin gadrine uğramışlarla” ilgilenir şair. Aslında tarihten dökülenleri topluyor desek yeridir.
Böyle değilse, “Halet Efendi” şiirine niye girsin ki?
Peki Ece Ayhan’ın şiirleştirdiği hadise ne ola? Nedir bu genç, yaşlı demeden adam asmaca?