İsim, şehir, insan!
Şehirler ve insanlar birbirine benzer. İnsanların bir dili vardır konuşur, şehirlerin de öyle... İnsan ağlar, şehirler sızlar. İnsanlar yardımlaşır, şehirler bağrına basar...
İnsanlar birbiriyle yarışır, bu yarışta şehirler depara kalkar. İnsanın bedeninde kilometrelerce damar vardır, kanı gezdirir; şehirlerin de cadde ve sokakları var, insanları gezdirir, evleri evlere, şehirleri başka şehirlere bağlar. İnsanların yaşama alışkanlıkları vardır, şehirlerin gelenekleri... İnsanlar yeni şehirlerde yeni hayatlar arar; o şehirler o insanlara bir hayat biçimi sunar.
İnsanların birer ismi vardır ve her insan ismiyle müsemmadır derler.
Şehirlerin de bir ismi var ve her şehir inanın ismiyle müsemmadır.
*
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra düzen değiştiren Bulgaristan’da bir süre sonra tek tip insan yetiştirmeye başladılar.
Dili, dini, ırkı olmayan komünist insan!
Ama işte olmuyor, devlet tarla, insan da tohum değil ki tarlaya tohum atasın da istediğin gibi insan yetişsin.
İnsanın bir kimliği var, adı var, dini var, siyasi fikri var, hayata bakışı var.
Her zaman olmuyor işte, bir örnek insan yetiştiremiyorsun.
Bulgarların bu girişimini orada yaşayan Türkler sekteye uğrattılar.
Bin bir yola başvurdu rejim, olmadı.