Öcalan ne diyor, tamburu ne çalıyor?
Kısa bir süre önce Abdullah Öcalan'la avukatlarının görüştürülmesi, "sekiz yıl sonra İmralı'da yapılan ilk görüşme" şekilde aktarıldı...
Doğru değil!
Öcalan’la en son 2015 yılında, cümbür cemaat HDP’liler gidip görüşüyordu. Heyetler değişiyor, heyete yeni birileri girip çıkıyor, her dönüşte herkes “Öcalan bugün değilse yarın örgütüne silah bıraktıracak” diyordu.
Ancak “çözüm sürecinin” başladığı 2013 yılından 2015 yılının Temmuz ayına, yani Besé Hozat’ın 14 Temmuz’da İstanbul’da yayınlanan Özgür Gündem Gazetesi’nde çıkan “Süreç devrimci halk savaşı sürecidir” başlıklı yazısına kadar, konuyla ilgili kafa yormuş bir çoğumuz Öcalan’ın işi“ağırdan” aldığını, devleti “oyaladığını”, amacının örgütüne silah bıraktırmak olmadığını; tam tersine kendilerine verilecek bir bölgede “demokratik özerklik içinde” silahlı güçlerinin “milis”olarak kullanıldığı, silahı ancak söz konusu bölgenin idaresi kendilerine verildiği taktirde bırakacaklarını alttan alta sezdiğimiz halde, sürecin ruhuna halel gelmesin diye yüksek sesle bunu dillendirmekten çekindiğimizi söyleyebilirim bugün.
Peki bu nereden biliniyordu.
Bizzat Öcalan’ın pratiğinden tabi ki!