Yılmaz Güney akrep zehrini nasıl emdi?
Hayat dilimlere ayrılmaz. An anı kovalar. Mesut bir anımızda durduramayız zamanı. Veya bize ıstırap veren bir anı hızlandıramayız. Kendine göre bir akışı var zamanın. Bizden müstakil, başına...
Hayat dilimlere ayrılmaz. An anı kovalar. Mesut bir anımızda durduramayız zamanı. Veya bize ıstırap veren bir anı hızlandıramayız. Kendine göre bir akışı var zamanın. Bizden müstakil, başına buyruk... Bir nizamı var. O nizam üzerine düşünen bizler, varoluşumuzdan beri ona bir anlam bulmaya çalışıyoruz. Bulduğumuz her çözüme, bize rahatlatıcı gelen her felsefi fikre, her buluşa, her romana, her şiire bir değer atfediyor, anlamakta güçlük çektiğimiz şeye bir anlam katmış olan o çözümü bulmuş gibi duran o filozofa, o yazara, o şaire, o alime hayran kalıyor ya da minnet duyuyoruz. Zaman dediğimiz; zamanın ona ne dediğini bilmediğimiz o akışkan, dur durak bilmeyen sonsuz şeyin içinde payımıza düşen kısım çok azdır. Kıymetini bilip o süre zarfında dost ve anı biriktirenler var, bir de bunlara boş verip para, mal, mülk biriktirenler. Birinci gruptakiler için anı veya hatıra dediğimiz şey, her değerden daha kıymetlidir. Öyleyse anı nedir? Cemal Süreya bu soruya şu cevabı verir: