Adamları tepemizden indirebilmek için mükemmel bir başlangıç
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, belediyelere kayyum atanması konusunda Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin yaptığı açıklamaya gayet sert cevap verdi, “Türkiye’deki...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, belediyelere kayyum atanması konusunda Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin yaptığı açıklamaya gayet sert cevap verdi, “Türkiye’deki büyükelçilerin vali olmadıklarını” söyledi ve “İşlerini adam gibi yapacaklar” dedi.
Batılı büyükelçilerin içişlerimize müdahaleye kalkışmaları bizde öyle yeni değildir, tâââ 1830’lardan buyana herşeyimize burunlarını sokmuşlar, hatta zamanın başbakanı olan sadrazamları bile değiştirtecek güce sahip olmuşlardır.
Bu işi 19. asırda hangi elçilerin nasıl yaptıklarını merak edecek olursanız, o devrin büyük allâmesi Cevdet Paşa’nın “Tezâkir” ve “Mâruzât” isimli eserlerine bakın... Türk Tarih Kurumu her iki kitabı da yeni harflerle yayınlamıştır, gerçi eserlerin dili o devrin resmî Türkçesi’ne âşina olmayanlara biraz ağır gelebilir ama elinizin altında bir de sözlük bulundurursanız, Cevdet Paşa’nın yazdıklarını rahatça anlayabilirsiniz...
Paşa’nın sözünü ettiği hadiselerden bir-ikisini yazayım:
Sultan Abdülmecid zamanında İngiltere’nin İstanbul’daki büyükelçisi Lord Radcliffe, Fransız dostu olan Sadrazam Âlî Paşa’nın azledilip yerine İngiltere’ye yakınlığı ile bilinen eski sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın tayini için elinden geleni yapmaktadır. Üstelik saraya gider, hükümdara “Bu adamı kov, yerine de bizim sevdiğimiz zâtı getir” deme cesaretini gösterir, talebi yerine getirilir, Âlî Paşa azledilir ve Reşid Paşa sadrazam olur!
HERŞEYE MUSALLAT OLDULAR
Avrupalı büyükelçiler o devirde sadece siyasî meselelerle uğraşmakla kalmayıp saray mensuplarının hususî hayatlarına, hattâ yaptıkları alışverişlere bile burunlarını sokmaktadırlar. Para sarfetmeye meraklı olan ama parasının hesabını bilmeyen saraylılar masraflarını karşılayabilmek için Galata bankerlerinden yüksek faizle sık sık borç almakta fakat ayaklarını yorganlarına göre uzatmadıkları için borçlarını bir türlü ödeyememektedirler. Alacaklı bankerler işi hukukî yola götürmektense daha kestirme bir iş etmekte, elçiliklere gidip “Saraydaki filânca hanım borcunu ödemiyor, yardım edin” demekte ve alacaklarını elçiliklerin baskısı sayesinde alabilmektedirler.