Ağaçkakan "Felsefe Türkçesi"ni işitesek olsa hasedinden çatır çatır çatlar!
Önce şu güzel, zarif, âhenkli, tantanalı, mânâlı, füsunlu, iç gıcıklayıcı, vesaireli şâheser ifâdeleri okuyup hatmederek Türkçemizi geliştirelim: "...Söylenmiş olanlar Usun...
Önce şu güzel, zarif, âhenkli, tantanalı, mânâlı, füsunlu, iç gıcıklayıcı, vesaireli şâheser ifâdeleri okuyup hatmederek Türkçemizi geliştirelim: "...Söylenmiş olanlar Usun ereksel etkinlik olduğu söylenerek de anlatılabilir. Sözde bir Doğanın yanlış tanınmış düşüncenin üzerine yükseltilmesi, ve herşeyden önce dışsal erekselliğin yadsınması genel olarak Erek biçiminin saygınlığına gölge düşürmüştür. Gene de, Aristoteles'in de Doğayı ereksel etkinlik olarak tanımladığı anlamda, erek dolaysız ve dingin olandır, devimsizdir ki öz-devimlidir, ve böylece Öznedir. Onun devinme kuvveti, soyut olarak alındığında, kendi-için-varlık ya da arı olumsuzluktur. Sonuç başlangıç olanla aynıdır, çünkü başlangıç erektir; ya da, edimsel olan kendi Kavramı ile aynıdır, çünkü dolaysız olan, erek olarak, 'kendi'yi ya da arı edimselliği kendi içinde taşır. Yerine getirilmiş erek ya da varolan edimsel ise devim ve açınmış 'oluş'tur; ama tam olarak bu dinginliksizlik 'kendi'dir; ve 'kendi' başlangıcın o dolaysızlık ve yalınlığı gibidir, çünkü sonuçtur, kendi içine geri dönmüş olandır, - kendi içine geri dönmüş olan ise yalnızca 'kendi'dir ve 'kendi' kendisi ile bağıntılı özdeşlik ve yalınlıktır". "...Edim ancak içsel olarak benim tarafımdan belirlenmişse benim Amacım ve Niyetimdir. Edimde yalnızca bildiğim sonuçlardan sorumlu olmam Amaçtan Niyete geçiş kıpısını oluşturur.