Ayasofya Kararnamesi'nin kriminal laboratuvarında incelenmesi şarttır!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün Ayasofya Camii'nde bir klâsik sanatlar sergisinin açılışında yaptığı konuşmada hayli heyecanlandı ve heyecanını da açıkça ifade etti... Heyecan...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün Ayasofya Camii'nde bir klâsik sanatlar sergisinin açılışında yaptığı konuşmada hayli heyecanlandı ve heyecanını da açıkça ifade etti... Heyecan hissetmeden konuşması aslında zaten pek mümkün değildi, zira Cumhuriyet tarihinde ilk defa.
Ayasofya’da bir Cumhurbaşkanı’nın huzurunda Kur’an okunuyor ve Cumhurbaşkanı mâbedin içerisinde bir topluluğa hitap ediyordu... Ayasofya’nın müze kalmasına karşı olduğumu ve beş asır boyunca cami olarak kullanılan “fetih sembolü” mâbedin eskisi gibi yine cami haline getirilmesi gerektiğini senelerce yazdım ve söyledim.
Böyle bir kararın siyasî bakımdan nasıl büyük zorluklar taşıdığının, bugün için imkânsız gibi olduğunun, hattâ Yunanistan tarafından “savaş sebebi”bile sayılabileceğinin de farkındayım ama gönül fethin sembolü olan mâbedin kapalı kalmasına razı gelmiyor...
İMZA VE ANTET MUAMMASI
Ayasofya meselesinin zihnimi uzun zamandır kurcalayan bir başka tarafı daha var: Reisicumhur Kemal Atatürk’ün, Ayasofya’nın “müze” hâline getirilmesi hakkında 24 Kasım 1924’te çıkartılan Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin altındaki imzası, daha doğrusu imzanın “hakiki” değil, “sahte” gibi görünmesi...