Ertuğrul Özkök ve 'zürefanın düşkünü'!
Memleketi ve siyaseti şekillendirmeyi bıraktıktan sonra kendini uzak iklimlere atan Ertuğrul Özkök, geçen gün Güney Afrika’daki zürafaların arasından yazıyor, çocukluk günlerine dönüyor, “Annem...
Memleketi ve siyaseti şekillendirmeyi bıraktıktan sonra kendini uzak iklimlere atan Ertuğrul Özkök, geçen gün Güney Afrika’daki zürafaların arasından yazıyor, çocukluk günlerine dönüyor, “Annem bana ‘Zemheri zürafası’ derdi” diyordu.
Ne güzel bir yazı konusu değil mi? Dert yok, tasa yok, gam-keder çok şükür mevcut bile değil; konu zürafalar ve Güney Afrika’nın geceleri donduran soğuğu!
Bugün ben de zihnimi bir anlığına olsun boşaltıp Ertuğrul Ağabey’in yolundan gidecek, memlekette olup bitenleri, her an her vesile ile çıkan velveleleri vesaireyi bir tarafa bırakıp zürafalardan bahsedeceğim...
Ertuğrul Özkök annesinin “Zemheri zürafası” benzetmesini çocukluğunda boyu hızla uzadığı ama kolları ile ayakları çelimsiz kalıp zürafayı andırdığı için yaptığını zannediyormuş.
Ben de öyle zannederdim, zira buz gibi havalarda dışarıya üzerimde ince birşeylerle çıkmaya kalktığım takdirde benim annem de aynı benzetmeyi yapardı ama bu sözün aslını çok sonraları öğrendim.