Lozan
24 Temmuz Türkiye için son derece önemli olan bir hadisenin, Lozan Andlaşması'nın imzalanmasının yıldönümüdür... Bu andlaşma hakkında daha önce de defalarca yazdığım ve TV'lerde de...
24 Temmuz Türkiye için son derece önemli olan bir hadisenin, Lozan Andlaşması'nın imzalanmasının yıldönümüdür...
Bu andlaşma hakkında daha önce de defalarca yazdığım ve TV'lerde de söylediğim kanaatimi burada, yazının başında tekrar ifade edeyim:
Lozan, Türk tarihinin en şerefli andlaşmasıdır! Zira sınırları kat kat genişleten büyük bir fethin neticesinde diz çöktürülen devletlerle değil, yaşadığımız çok büyük bir mağlûbiyetin, yani Birinci Dünya Harbi'nin ardından giriştiğimiz İstiklâl Mücadelesi'nin ardından imzalanmıştır.
(“İlk” Lozan’ın, yani Uşi Andlaşması’nın Osmanlı Arşivleri’nde MHD.00418.00035 numarada muhafaza edilen orijinalinin ilk sayfası.)
Türkiye’de Lozan konusunda yapılan tartışmaların tuhaf bir tarafı var: Lozan, bugün bazı çevreler için gelir elde etme vasıtasıdır ve bu para kazanma merakı Lozan’ı yerden yere vurmakla, “hezimet”, yani “yenilgi” olduğunu söylemekle yapılıyor! Adamlar üstelik sadece Lozan’a verip veriştirmekle kalmıyor, onun hayata geçirilmesini sağlayan İstiklâl Savaşı’na da veryansın etmekle meşguller, hattâ arada bir “Kurtuluş Savaşı diye bir harp hiç olmadı, yaşanmadı” diyen çatlaklar bile çıkıyor!
Üstelik bu işte başarılı da oluyorlar, çünkü okumaya değil, kulaktan dolma bilgilere önem ve öncelik veren bir millet olduğumuz için söylediklerini, Lozan hakkındaki atıp-tutmalarını bir hayli ciddiye alan var!
Son senelerde ortaya yeni bir iddia daha atıldı: Hani ders kitaplarında Sevr Andlaşması’ndan bahsedilirken Türkiye’nin taksimi projesini gösteren bir harita vardır ya, işte o haritanın çok sonraları yapıldığını ve aslında mevcut bulunmadığını söylüyorlar.
Sevr Andlaşması’nın Paris’te muhafaza edilen orijinalinin sonunda bazı askerî haritalar vardır ve bizdeki yayınlara göre çok daha ayrıntılı şekilde çizilmiş olan bu haritalarda hangi toprağımızın kime peşkeş çekildiği açık şekilde gösterilir…
Bugün burada yayınladığım belgeler arasında sözünü etiğim haritalardan birini, Sevr’e göre Boğazlar’ın, Trakya’nın ve Ege bölgesinin taksimatını görüyorsunuz.
(Sevr Andlaşması’nın ekindeki haritlardan biri: Trakya’nın, İstanbul'un çevresinin ve Ege’nin paylaşılması.)
LOZAN AMA HANGİ LOZAN?
Lozan’a yüklenen eksiklerin başında Misak-ı Millî hudutları içerisinde bulunan Musul’u bize vermemeleri ve Boğazlar’daki hâkimiyetimizi andlaşma masasında değil, seneler sonra, 1936’da elde etmiş olmamız gelir.
Unutmayalım: Misak-ı Millî milletlerarası bir andlaşma değil, bir temennî belgesi idi; Dünya Harbi’nde yaşadığmız mağlûbiyetlerin ardından Osmanlı Meclisi’nin kâğıda döktüğü temenniyatından ibaretti, o kadar!
Dolayısı ile, Misak-ı Millî’nin milletlerarası alanda bir hükmü yoktu, olmamıştı, bizim arzularımızdan ibaretti ve tam olarak gerçekleşmemesinin, meselâ Musul’u elde edemememizin sebebi de siyasî yahut diplomatik beceriksizliğimiz değil, askerî konjonktürün buna müsait olmaması, yani daha ileri bir harekât yapma imkânına sahip bulunmamamız idi.
Boğazlar bahsinde de vaziyet aynıydı ve mesele andlaşmanın imzalanmasından 13 sene sonra, 1936’da Montrö’de kısmen çözülebildi…
(Sevr Andlaşması’nın Osmanlı Arşivleri’nde HR.SYS.02308.00010.039 numarada muhafaza edilen resmî tercümesinin ilk sayfası.)
Lozan’a verip veriştirmeyi ekmek kapısı hâline getirenler ortaya 12 Ada hakkında da iddialar atar, hattâ sadece Adalar ile kalmaz, iddialarına Mısır’ı da ilâve eder ve Lozan’da elimizden çıktığını söylerler.
Yine defalarca söylediğim bir hakikati tekrar edeyim: 12 Ada gerçi Lozan’da elimizden çıkmıştır ama bildiğimiz Lozan ile, yani 24 Temmuz 1923’teki andlaşmayla değil, İtalya ile 1912’de imzalamak zorunda kaldığımız “ilk” Lozan Andlaşması ile… İsviçre’deki Lozan semtinin sahil semti Ouchy’de, 15 Ekim 1912’de imzaladığımız bu metin tarihlerimizde “Uşi Andlaşması” diye geçer ise de resmî adı “Lozan Andlaşması”dır, hattâ 1930’lu senelere kadar “Birinci Lozan” denmiştir.