Öyle bir geliyor ki...
Habertürk’ün bugün manşetten verdiği haberi okumuşsunuzdur: Dünyanın en seçkin deprem hocalarından olan Fransız Profesör Xavier Le Pichon, Kürşad Oğuz’a İstanbul depreminden...
Habertürk’ün bugün manşetten verdiği haberi okumuşsunuzdur: Dünyanın en seçkin deprem hocalarından olan Fransız Profesör Xavier Le Pichon, Kürşad Oğuz’a İstanbul depreminden kaçamayacağımızı ve önümüzdeki senelerde 7,2 ile 7,6 büyüklüğünde bir felâketle “mutlaka” karşılaşacağımızı söylüyor.
Le Pichon’un anlattıkları yüreğime su serpti! Ama belânın gelmek üzere olmasından sadistçe bir haz duyduğum için değil; yaşadığımız ve mutlaka yaşayacağımızı bildiğimiz fakat unuttuğumuz, belki de unutmak istediğimiz belâyı bize tekrar hatırlattığı için...
1999’un 17 Ağustos gecesi yaşadıklarımızı bir düşünün! Önce menhus bir ses, yani yerkabuğundaki kırıkların birbirine sürtünmesinden yükselen bir kıyamet uğultusu, canlarımızı kurtarabilmek için zifirî karanlıkta dışarıya fırlamamız, depremzedelerin enkazlarda yakınlarını aramaları, ailelerin bir anda yokoluşu ve daha nice dert...
KONUŞTULAR VE GİTTİLER...
Bütün bunları yaşadık, sonra Türkiye’nin bir depremler memleketi olduğu, bu toprakların tarihinde asırlardır benzer âfetlerin meydana geldiği ve depremin her 250 senede bir İstanbul’u ziyaret ettiği uzun uzun anlatıldı; muhtemel bir felâkette mal ve can kaybını en aza indirebilmek için neler yapılması gerektiği konuşuldu, plânlar çıkartıldı, projeler hazırlandı, derken tekrar oturulup konuşuldu, yeni açıklamalar geldi ve neticede herşey unutuldu!
Hani bundan on asır önce meşhur “Şehnâme”yi yazıp Türk hükümdarı Gazneli Mahmud’a sunan İranlı şair Firdesî’nin “Nişestend u goftend u ber-hâstend”, yani “Oturdular, konuştular ve kalkıp gittiler” dediği meşhur mısraı var ya, işte öyle...
Xavier Le Pichon’un “Geliyor, yolda!” diye tekrar müjdelediği felâket, İstanbul’un kayıtlı iki bin küsur senelik tarihi boyunca her 250 senede bir başımıza musallat olan sırnaşık derdin son taksididir!
Şimdi aslında tahminlerden de büyük bir facia olan ve tarihe “Küçük kıyamet” diye geçen 1766 zelzelesinin bir de destanı vardır: 1730’larda Harput’ta doğup 1813’te İstanbul’da ölen, hem Ermenice hem de Türkçe şiirler ve destanlar söyleyen Ermeni halk şairi Minas Ceranyan’ın “Günah Yüzünden Kazaya Uğrayan İstanbul” başlıklı “Küçük kıyamet” destanı...
DESTANLAR BİLE YAZILDI