Emekliye müjde!
Gazetelerin tirajları içler acısı. En büyük gazetelerin 80 milyonluk ülkede ancak 300 bin civarında sattığı ilk 42 gazetenin toplam tirajının da 3 milyon olduğu bir vasatta, medya kendisini tartışmak yerine...
Gazetelerin tirajları içler acısı.
En büyük gazetelerin 80 milyonluk ülkede ancak 300 bin civarında sattığı ilk 42 gazetenin toplam tirajının da 3 milyon olduğu bir vasatta, medya kendisini tartışmak yerine halkı kandırmaya son sürat devam ediyor. Bu 3 milyonluk toplam tiraj Alman Bild gazetesinin tirajına erişemiyor.
İnternetin yani elektronik medyanın gazete satışlarına tesirini inkâr edemeyiz ama o sahada da durum vahim.
Açıyorsunuz Türkiye’nin en büyük gazetelerinin internet sayfasını, haberin manşeti:
Emekliye iki zam birden!
Çünkü emekliler ceplerine girecek birkaç kuruşun hesabıyla meşgul ve yeni bir iyileştirme umuduyla haberi tıklıyor.
Arkasından bir foto galeri.
Emekliye iki zam birden haberine ulaşmak için en az on kere tıklıyorsunuz sitede…
Sonuç: Her yıl ocak ve temmuz ayında yapılan zam çıkıyor karşınıza…
Ey emekliler.
Haber aldığınız medya sizi sekiz on tıklama kazanmak uğruna kandırıyor, aldatıyor, sömürüyor.
Haberin ilk göründüğü an başlık “Emekliye ocak ve temmuz zammı” olsa, bu haberin haber değeri yok. Çünkü her yıl uygulanan bir zammın nesi haber olacak?
Medya bu “gel gel”cilikle, fuhuş sektörünü taklit ediyor ve bundan gocunmuyor.
Zaten bu seviyesizliktir ki, gazeteleri okunmaz, gazetecileri itibarsız kılmıştır.
Tirajı 100 bini aşmasa bile bir zamanlar Türkiye’nin en tesirli gazetelerinden Cumhuriyet, paralelin elinde oyuncak olmuş.
Koca koca profesörler dünyalık uğruna kalemlerini ve unvanlarını satmışlar; kimi yurtdışına kaçmış, kimi nerde belli değil.
Deprem sonrası bilim adamı haysiyetlerini gömlek çıkarırcasına çıkarıp, zemin etüdü yapmak için fırsat peşine düşen korku tüccarı profesörler gibi, gazeteciler de mesleklerinin haysiyetini bir daha giyemeyecekleri şekilde tavan arasına kaldırmış vaziyetteler.
Deprem denince ben halâ Şener Üşümezsoy’un beyanlarını esas alıyorum, dünya görüşümüz taban tabana zıt olmasına rağmen. Çünkü mesleğinin haysiyetine sahip bir bilim adamıdır.
Keza terörle ilgili ekranlarda en çok aranan ismin, gazetemizin yazarı Abdullah Ağar olması, kendini büyük zanneden gazetelerin kadrolarının ne kadar içi boş olduğunu göstermesi bakımından manidardır. Yanlışa meydan vermeyelim; Abdullah Ağar konunun Türkiye’deki en iyi ismidir. Bizim gazetede olması da, gazetemizin başarısıdır.
Daha önce başka mecralarda yazdım. Biz de aldatıldık. Aldandık. Zamanında kumpas rüzgârı eserken Zekeriya Öz’ü neredeyse kahraman ilan edecektik. Bundan gocunmuyorum. Üzülüyor ve ders almaya çalışıyorum. Bu aldanmışlığı saklamıyorum. Cumhurbaşkanının bile bunu itiraf edip özür dilediği “gerçek” bir zeminde, medyanın alışkanlıklarını değiştirmemesi, mesleğinin onuruna ve gereklerine sahip çıkmaması ülkemiz adına bir kayıptır.
Kadrolu ekran yüzlerinden bıktık.
Adam bilmem ne kanalının genel yönetmeni, filan gazetenin yazarı; hem terör uzmanı, hem siyaset uzmanı, hem ekonomi uzmanı, hem sosyoloji biliyor, hem yakın tarih, hem felsefe, hem din. Aynı gece üç kanalda beynimizi iğfal ediyor.
Memleket bu kadar mı adamsız kaldı?