Reis bak İstanbul ne diyor?
Hani “aşk”ındı ya İstanbul… Gel sevgili Reis’im, Sultanahmet’te sokak aralarında yürüyerek bir tur at. Orada İstanbul’un yüzük taşı Sultanahmet’in katlini gözyaşları...
Hani “aşk”ındı ya İstanbul…
Gel sevgili Reis’im, Sultanahmet’te sokak aralarında yürüyerek bir tur at.
Orada İstanbul’un yüzük taşı Sultanahmet’in katlini gözyaşları içinde yaşayan dava arkadaşların var.
Sana hangi belediye başkanının, hangi eski siyasetçi avukat çocuğunun ve hangi eski vali çocuğunun bölgeyi tarumar ettiğini anlatsın dostların.
İstanbul’un kalbinin nasıl turizme peşkeş çekildiğini… Yok peşkeş az kalır… Vandalca yağmalandığını… Etraftaki türbelerin içinde medfun ecdadın nasıl kemiklerinin sızladığını göstersinler ve anlatsınlar…
Eski başbakanlık arşivleri binasının bir kültür merkezi olması gerekirken nasıl üç kuruş için feda edildiğini temaşa et… İşgal edilmiş sokaklarda yürüyebilirsen…
Meyhane olmuş bir Mevlevi tekkesinin önünden geçelim mesela…
Şimdi ne olmuş iki bina turizme feda edildiyse diyemez kimse… Çünkü bu iktidarın paçalarından çekiştiren bütün asalaklar ya müteahhit, ya otelci, ya mekâncı…
Ve bunlar her Allah’ın günü halkın gözünün içine baka baka çirkin manzaranın aktörleri olarak İstanbul’un tarihi ve manevi atmosferinde adeta barbut atan bimekanlar gibi arsız ve kaba…
Oradan sahile inelim… Hani Avrasya Tüneli ve Marmaray hattının zevkini yaşayacakken, dikine küstah binalarla berbat edilen sahile…
İstanbul senin aşkın ise buna müsaade edemezsin Reis…
Ama etmiş görünüyorsun. Onun için yukarıda saydığım çapsızlarla aynı hizada beliriyor siluetin ve içimiz sızlıyor.
Şimdi referandum galibiyetinin neşesiyle bu cinayetleri görmez isek…
Veya Reis şu İstanbul için sesin gür çıkmaz ise…
Bizim de sesimiz kısılır.
Sonra çevreni kuşatan ve çevrene kimseyi yaklaştırmayan bir güruh var. “Yok” demekle, “yok” olduğuna inanamayız. “Eyvallah” deyip eğeriz belki başımızı, ancak bu edeptendir sadece.