Yürüyelim arkadaşlar
Kılıçdaroğlu’nun “yürüyüş” eylem/projesini duyunca, “Bu memlekette en ballı iş CHP’de siyaset yapmak!” diye düşündüm. Gece rahat bir kafayla uyuyorsunuz. Sabah aynı pırıl...
Kılıçdaroğlu’nun “yürüyüş” eylem/projesini duyunca, “Bu memlekette en ballı iş CHP’de siyaset yapmak!” diye düşündüm.
Gece rahat bir kafayla uyuyorsunuz.
Sabah aynı pırıl pırıl kafa konforuyla uyanıyorsunuz.
Memleket batmış, çıkmış umurunuzda değil.
Rutin parti işleri var. Ki o kadarcık faaliyet de olacak. Muhtevası “karşı çıkmak” olan önergeler vermek, basın toplantıları düzenlemek, eylemler geliştirmek…
Düşünmenize gerek yok.
Sağa sola bakıp, karşı çıkacak bir şeyler tespit edeceksiniz sadece.
Çuvalladığınız zaman, başka bir karşı çıkış eylemine atlayacaksınız. Münasebetsiz basın “Dün şöyle demiştiniz?” filan gibi arıza çıkarırsa, ezber mottoları devreye sokacaksınız.
“Çağdaşlık, uzlaşı, uygarlık, Atatürk, cumhuriyet, laiklik vs…”
Hiçbir şey yapmadan yaşamanın yoludur CHP’de siyasetçi olmak.
Nasıl ki bu milletin çoğunluğu sırf CHP’nin karşısında diye bazı partileri desteklemişse…
Her şart altında CHP’yi meclise sokup muhalefette tutacak dine mesafeli ve endişeli bir azınlık da memleketimizin gerçeği…
Özenilmeyecek gibi değil…
Hesap soran yok. Proje bekleyen yok. Yenilenmek, çağı anlamak, başarmak gibi kaygılar yok…
“Karşı çık!” yeter.
Kılıçdaroğlu’nun ilave eylemler ve icraatlar geliştirmiş olmasının hakkını vermeliyiz.
Az buz iş değil, Ankara’dan İstanbul’a yürümek.
Tabii yeme- içme serbest açlık grevlerine benzer bir durum ortaya çıkacak mı göreceğiz. Olsun.
Bu muhteşem eylemin sebebi ne? Devletin gizli kalması gereken bilgilerini ifşa eden ve hapse atılan gazeteciye destek vermek.
Aklıma geçen ay Basın Müzesi’nde yaşadıklarım geldi.
Bir toplantının konuşmacısı olarak gittiğim Basın Müzesi’nin girişinde, 1985 yılında bizzat kullandığım antika bir kamera cihazını gördüm ve heyecanlandım. Gazete sayfalarını filme aktarmaya yarayan devasa bir cihaz.