HDP yanlışı ve bir sonraki
HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin 4 Kasımın ilk saatlerinde evlerinden gözaltına alınıp, daha sonra tutuklanması zaten yeterince ciddi bir gelişme. Ama bu cümleyi başka...
HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin 4 Kasımın ilk saatlerinde evlerinden gözaltına alınıp, daha sonra tutuklanması zaten yeterince ciddi bir gelişme.
Ama bu cümleyi başka türlü de kurmak mümkün; kuralım, bir de öyle okuyun, sesli okuyun hatta:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üçüncü büyük gruba sahip muhalefet partisinin başkan ve milletvekilleri tutuklandı.
Nasıl geliyor kulağa?
İyi gelmiyor, pek demokratik bir ülkedeymiş gibi gelmiyor, değil mi?
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ istediği kadar “Onlar da ifade vermeye gelselerdi” desin…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu istediği kadar “İspanya’da bir belediye başkanı iki defa ifadeye girmediği için tutuklandı” diye örnek göstersin…
Başbakan Binali Yıldırım istediği kadar CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Seçimle gelen seçimle gitmeli” uyarısına “Ama terörle iç içeyse hesap verir” desin…
Öte yandan HDP istediği kadar PKK’nın terör eylemleriyle arasına net mesafe koymamış olsun…
İstediği kadar belediye kaynaklarını (Ahmet Türk’ün deyimiyle) “ortak tabanı paylaştığı” PKK hedeflerine aktarmış olsun…
Neticede 5 milyon oy alarak Meclis’e girmiş ve bugün olmasa da yarın Türkiye’nin başındaki Kürt sorununun, Kürt sorunu bağlantılı terörizm sorununun çözülmesinde kilit rol oynayacak bir partiden söz ediyoruz.
Bir de önemli ayrıntı: HDP eş başkanları ve vekilleri, 15 Temmuz kanlı darbe girişimine karşı Meclis’teki diğer partilerle birlikte karşı durup ortak bildirgeye imza attılar. Darbenin arkasında olduğuna inanılan Fethullahçıların siyasi bağlantılarına dokunulmaz, hatta olduğu inkar edilirken HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasını kayda geçmek gerekiyor.
Devletimiz 1994’te HEP’lilerin Meclis’ten derdest edilip götürülmesinin çözüm getirmemiş, sorunu artırmış olmasından bütün uyarılara karşın bir ders çıkarmamış görünüyor ne yazık ki.
Başbakanın dün ilk defa kabul ettiği internet kısıtlamalarının neye, ne kadar çare olacağı düşünülüyor acaba?
Üstelik son birkaç haftada olanlarla birlikte ele alındığında demokratik zeminin nasıl erozyona uğradığını da gösteriyor.