İHH da tamam, sıra 'Hoca'da mı?
"Savaş açacaksak, kendimiz açalım, bir sivil toplum örgütünün peşine takılıp gitmeyelim". O zaman, yani 2010 Ankara’sında bu cümle düşmüştü kulise. Buna göre AK Parti iktidarının...
"Savaş açacaksak, kendimiz açalım, bir sivil toplum örgütünün peşine takılıp gitmeyelim".
O zaman, yani 2010 Ankara’sında bu cümle düşmüştü kulise.
Buna göre AK Parti iktidarının çok önemli bir ismi, Türkiye’nin hükümeti ve devletiyle Mavi Marmara’nın da içinde olduğu yardım konvoyunu sahiplenerek İsrail’le çatışmak durumunda kalmasına bu sözlerle karşı çıkmıştı.
Kaynağımdan bu kadar yıl aradan sonra hâlâ onay almadığım için kim olduğunu yazamıyorum, ama sadece o da değildi İsrail’in Filistinlilere gösterdiği acımasızlığı Türk vatandaşı demeden İHH’cılara da göstereceğinden Türkiye’nin ya karşılık vermek, ya da bağırıp çağırsa da sineye çekmek zorunda kalacağından endişe eden. Belki de bu yüzden, daha önce Mavi Marmara’da olacaklarını açıklayan bazı AK Parti milletvekilleri son gün fikir değiştirip gemiye binmemişti.
Sözü edilen o sivil toplum örgütü İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) idi. Vakfın Başkanı Bülent Yıldırım, Türkiye’deki İslamcı çevrelerin etkili isimlerinden birisiydi. Milli Görüş kökeninden geliyordu ve o dönem AK Parti’den çok başında şimdi AK Parti hükümetinde Başbakan Yardımcısı olan Numan Kurtulmuş’un bulunduğu Saadet Partisi’ne yakın duruyordu. Necmettin Erbakan efsanesini alt eden Kurtulmuş’un siyasetteki yıldızı, AK Parti’den oy devşirme potansiyeliyle birlikte yükseliyordu. Yıldırım için, Kurtulmuş ve Erdoğan arasındaki siyasi rekabet İsrail karşıtlığı zemininde bir kaldıraç işlevi taşıyordu.
Ancak devletin hemen hemen bütün temel kurumları Mavi Marmara konusunda son anda bir siyasi karar değişikliği olmasını umuyor ve buna hazırlıklı olarak bekliyorlardı. Mesela Milli İstihbarat Teşkilatı ve Deniz Kuvvetleri’nin, Ankara’dan gelecek emirle Mavi Marmara’nın uskurunun kilitlenip Mısır’ın (o zaman onlarla da aramız iyiydi) El Ariş limanına çekilmesi için alesta bekledikleri konuşulmuştu.
Emir beklenen makam barış zamanı başkomutanı sıfatıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül değil, Genelkurmay ve MİT’in doğrudan bağlı olduğu siyasi iktidarın başı Başbakan Tayyip Erdoğan idi.