Kendimizi kandırmayalım, hiç de iyi görünmüyoruz
Son bir hafta, on gün içinde basında yer alan haberlerden bir toplam dahi ne durumda olduğumuz, biraz dışarıdan bakınca nasıl göründüğümüz hakkında bir fikir veriyor zaten.Önce en son iki örnekten...
Son bir hafta, on gün içinde basında yer alan haberlerden bir toplam dahi ne durumda olduğumuz, biraz dışarıdan bakınca nasıl göründüğümüz hakkında bir fikir veriyor zaten.
Önce en son iki örnekten başlayacağım:
- Önce Spor Bakanı Çağatay Kılıç, ardından Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak Galatasaray’ı topa tutu; kulübün bu kadar yıldır izlemeye çalıştığı etliye sütlüye karışmama çizgisi bir anda silindi. Sebebi, yönetimin Fethullahçılık şüphesiyle soruşturulan, bazıları hakkında arama kararı olan (mesela Zekeriya Öz, Şehabettin Harput gibi) bazı isimleri üyelikten atarken Hakan Şükür ve Arif Erdem gibi zamanında Galatasaray’ın marka değerine katkı vermiş iki eski oyuncusunun üyeliğini oy çokluğuyla korumasıydı. Zılgıt ve tepkiler sonrası Galatasaray şimdi çıkış yolu arıyor.
- İkincisi, İsviçre’nin Ankara Büyükelçisinin de Dışişlerine çağırılarak PKK yanlılarının gösterisine izin verilmesi konusunda protesto notası verilmesiydi. Gerçi bu artık vakai adiye, haber değeri olmayan sıradan vaka haline geldi; ne de olsa şu sıra Dışişlerinin en önemli faaliyeti ya başka ülkelerin diplomatlarını bakanlığa çağırıp protesto etmek, ya da başka ülkelerin dışişleri tarafından çağırılıp protesto edilmek. Ama aslında işin tuhaf ve acı yanı da bu. Yakın zamana dek dünyanın sonuç alıcı diplomatik geleneği parmakla gösterilen bir kaç ülkesinden biriydi Türkiye.