Referandum sonrası dışişlerimiz sıkıntılı
Aslına bakarsanız bir ara durum sanki toparlanmış görünüyordu.Evet, AB ile tutuklanan gazetecilerden OHAL altında yargı bağımsızlığına dek uzanan sorunlar yine vardı.Ama mesela Suriye’de, Fırat Kalkanı...
Aslına bakarsanız bir ara durum sanki toparlanmış görünüyordu.
Evet, AB ile tutuklanan gazetecilerden OHAL altında yargı bağımsızlığına dek uzanan sorunlar yine vardı.
Ama mesela Suriye’de, Fırat Kalkanı ile IŞİD’e karşı ilerleme sağlanıyordu. Bu sayede Rusya ve İran ile Suriye’de ateşkes anlaşması sağlanıyordu. Astana görüşmeleri o arada Ankara’daki Rusya büyükelçisi Andrey Karlov’un öldürülmesine rağmen yapılabilmişti.
Mesela İsrail’le yeniden karşılıklı büyükelçi atanmış, İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli yeniden konuşulmaya başlanmıştı. Hatta Kıbrıs görüşmelerinde umut vardı ve kim bilir belki Kıbrıs gazı da Türkiye üzerinden geçerdi.
Evet, Barack Obama yönetimiyle ne YPG’ye verilen destek, ne Fethullah Gülen’e karşı yasal yaptırım ne de –neticede Türk vatandaşlığı verilmiş olan- Reza Zarrab’ın tutukluluğu üzerinde ilerleme sağlanamamıştı. Ama sayılı gün çabuk geçerdi, 20 Ocak’ta Donald Trump görevi devralacaktı ve Trump’tan umudu vardı Ankara’nın.
Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji Bakanı Berat Albayrak dâhil hükümetin önemli kişileri ABD’ye gidip, Trump görevi devralmadan yönetiminde yer alacak önemli kişilerle görüşmelerde bulunmuş, lobi yapmışlardı.
Ancak ilk aksama ABD’de başladı. Seçildiğinde ilk telefonla görüştüğü liderlerden birisinin de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu açıklayan Trump, görevi devraldıktan sonra –en son Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’ye kadar- pek çok ülke yöneticisiyle görüştü. Erdoğan ile yalnızca bir telefon görüşmesi var kayıtlarda.