Zarrab davası, ABD kumpası ve yeni sorular
Yıldırım “Davanın tarafları orada baskı altında tutulmakta, ülkemiz ve menfaatlerimiz aleyhine ifade vermeye zorlanmaktadır” dedi ve ekledi: “Sanık olarak açtığınız dosya daha duruşma...
Yıldırım “Davanın tarafları orada baskı altında tutulmakta, ülkemiz ve menfaatlerimiz aleyhine ifade vermeye zorlanmaktadır” dedi ve ekledi: “Sanık olarak açtığınız dosya daha duruşma başlamadan tanığa dönüşmüştür. Bunun adalet neresindedir?”
Ben ilk cümlede açıklayıcı olmak adına “Zarrab davası” diye yazdım ama aslında Başbakan “Zarrab davası demedi; “ABD’de devam eden bu yargı” dedi.
Çünkü daha sonra sarf ettiği “sanık tanığa dönüşmüştür” ifadesinden de anlayabileceğimiz gibi ortada bir Zarrab davası kalmamış olabilir. Zarrab çoktan Türkiye aleyhine suçlamalarla dolu iddianameyi ceza indirimi karşılığında kabul etmiş olabilir. Dolayısıyla davada tek sanık olarak Halkbank Genel Müdürü Hakan Atilla Kalmış ve Zarrab da onun aleyhinde tanık sıfatıyla yer alacak olabilir.
Olabilir diyorum, çünkü bu çıkarımların tamamını yapılan açıklamaların satır aralarından çözmek zorunda kalıyoruz; doğru dürüst bir bilgi almak mümkün olmuyor.
Tabii bu arada manzarayı daha da karmaşık hale getiren, ama hala resmi bilgi haline gelmemiş haberler de yayılıyor. Örneğin Amerikan mahkemesinin Türkiye’den Hakan Atilla lehine belge, bilgi varsa kendilerine iletilmesini istemiş olması gibi. (Doğruysa, bunda Başbakan Yıldırım’ın ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşmesinden iddianamedeki kanıt olarak sayılan bilgilerin yasal yollardan toplanmamış (malum, kapatılan 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturması dosyalarından bir kısmı) olduğundan yakınmasının etkisinden söz edilebilir.) Ya da ortaya “Şahıs 1” adı takılan bir gizli tanığın çıkmış olması gibi.
Bu gelişmeler Başbakanın son sözleriyle birlikte değerlendirilince ortaya başka, şimdiye dek sorulmamış bir soru da çıkıyor.