Yeni sistemde yeni ekonomi yönetimi yapısı
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turda tamamlanmasının ardından gözler ekonomiye döndü. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle 2018-2023 yılları arasında Türkiye’nin...
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turda tamamlanmasının ardından gözler ekonomiye döndü. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle 2018-2023 yılları arasında Türkiye’nin yürütme açısından istikrarlı bir beş sene yaşaması bekleniyor. Bu hızlı bir kalkınma sürecine dönüştürülebilirse ülkemiz yeni sistemden fayda sağlamış olacak. Dikkat ediniz; büyüme süreci değil kalkınma süreci diyorum. Yani, kısa dönemdeki büyüme performansından çok uzun dönemli hızlı ortalama ve dengeli büyümeyi mümkün kılacak bir kalkınma süreci.
Bunun başarılmasını sağlayacak reform sürecinin dört ayağı var: söylem, yapı, politikalar ve uygulama. Bunlardan birincisi, söylem, güven verici ve istikrarı artırıcı yaklaşım ve bunun başarılı iletişimini; ikincisi ise ekonomik ve sosyal karar alma yapısını kapsıyor. Politikalar ve uygulama başarısı, yapının çıktısı/ sonucu olacak. O yüzden yapı ve o yapıyı dolduracak insan kaynakları hayati öneme sahip.
İster şirket ister devlet olsun, yapıyı reforme etmek kolay değildir; son 200 senedir Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti tarihimiz ıslahat/reform çabalarıyla dolu olmakla birlikte çok başarılı olduğumuz söylenemez. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişimiz, neredeyse tamamıyla ekonomik etkileri öne çıkacak bir bir siyasi reform söyleminin sonucu oldu. Bu söyleme göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Parlementer Sistem'in eskikliklerini kapatacak, dezavantajlarını ortadan kaldıracak ve Türkiye’ye hizmet edecek. Dolayısıyla, yeni sistemin, özellikle ekonomik alandaki başarısı tüm bu reformun başarılı olmasında için kritik rol oynayacak.
Yapı, yani kurumların, kalkınmanın temelini oluşturduğunu biliyoruz. Tabi kurumların altında o kurumları oluşturan insan ve kafa yapısı yatıyor. Biz burada, konuyu kurumsal yapının reformuna indirgeyerek, ekonomik karar alma yapısının kendi içinde daha iyi kurgulanmasını sağlayacak, bakanlık sayılarını azaltacak ve konsolide edecek bazı basit önerileri sıralayalım:
- Bilim, Teknoloji, Sanayi ve Kalkınma Bakanlığı’nın oluşturulması: Bu güçlü bakanlığın oluşturulması karar alma yapısındandaki mevcut koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırır ve “üretime dayalı” kalkınmanın ekonomi politikalarının temelini oluşturduğu algısını güçlendirir.
Bugün Ekonomi Bakanlığı altında yapılanan dış ticaret politikası unsurları bu yeni bakanlığa, Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak bağlanmalıdır. Zira dış ticaretimizin büyük kısmını, hem ihracat hem ithalat tarafında sanayi ürünleri oluşturuyor. Dış ticaret politikalarıyla sanayi politikalarının aynı bakanlıkta koordineli olarak şekillenmesi çok önemlidir. Anlaşmalar Genel Müdürlüğü, İhracat ve İthalat Genel Müdürlükleri'ne ek olarak bugün Hazine Müsteşarlığı’nda yer alan Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün de bu müsteşarlığın bünyesine alınması gerekir.