Yerli danışmanlık sektörü dışlamamalı
Bu köşede yıllar önce danışmanlık sektörü üzerine birkaç yazı yazmıştım. Danışmanlık sektörü, beyine dayalı katma değeri yüksek ve potansiyel olarak Türkiye...
Bu köşede yıllar önce danışmanlık sektörü üzerine birkaç yazı yazmıştım. Danışmanlık sektörü, beyine dayalı katma değeri yüksek ve potansiyel olarak Türkiye açısından önemli bir ihracat sektörüdür. Ancak özellikle kamu kesiminden talep gelmediği için sektör bugün olması gereken yerde değil. Bunun sebebi özellikle kamu kesiminin yabancı şirketleri yerli şirketlere tercih etmesidir. Böyle olunca ve sektör talep görmeyince büyümesi sınırlı kalacaktır. Bu konular (eski) Kalkınma Bakanlığı tarafından düzenlenen 11. Kalkınma Planı çalışmalarında da ilk defa kurulan bir Özel İhtisas Komitesi’nde (ÖİK) ele alınmıştı. Kalkınma Bakanlığı’nın bu ÖİK’yi kurması konunun ciddiyetinin kamu kesimi tarafından anlaşılmaya başladığını göstermişti.
Eğer on yıllar önce kamu kesimi Türkiye’de yerli müteahhitlik şirketlerini tercih etmeseydi bu sektör bugünkü haline gelmeyecekti. Uluslararası müteahhitlik şirketlerimizin büyükleri Türkiye’de kamu kesimine iş yaparak bugünkü durumlarına geldiler. Türkiye’de yurt dışındaki müşterilerine (hem kamu hem de özel sektöre) iş yapan danışmanlık firmaları var. Ancak bunlar Türkiye’deki pazarda kendilerine yer bulamıyorlar. Zira, kamu kesimi gibi hem az danışmanlık hizmeti alıyor hem de yukarıda söylendiği gibi yabancı şirketler tercih ediliyor. Özel kesim ise daha da az danışmanlık hizmeti alıyor. Bu kesim daha çok yerli danışman kullanıyor ancak hacimleri düşük oluyor.
Türkiye’de, son yıllarda Avrupa Birliği tarafından finanse edilen (CFCU Ofisi tarafından koordine edilen) danışmanlık projelerinin hacmi (bu projelerin finansmanında Türkiye Cumhuriyeti’nin de finansman katkısı oluyor) giderek arttı. Ancak, konulan iş bitirme şartları sebebiyle bu işler büyük ölçüde yurt dışı firmalara kaydı. Zira, benzer İşleri Türkiye’de kamu kesimi daha önce talep etmediği için Türk firmalarının yeterli iş deneyimi oluşmamıştı. İşleri alan yurt dışı firmalar ise işin yapılmasında çoğu zaman yerli uzman/danışmanları kullandılar.
Bu tür danışmanlık işleri şartnamelerde tanımlanmış anahtar uzmanlar tarafından yapılıyor. Bu uzmanlar, işi kazanan şirket bünyelerinde çalışmıyor. Kısa listeye alınan firmalar Türkiye ya da uluslararası piyasadan çoğu zaman serbest çalışan uzmanlardan şartları sağlayanlarını işe alarak işi gördürtüyor. Yani, işin yapılmasında ana rolu anahtar ve anahtar olmayan bu dış uzmanlar Türkiye’de kurulan bir geçici ofiste çalışarak etkili oluyor. Bir başka deyişle, işi alan şirketin önceki deneyiminin, işin yapılmasında önemli bir etkisi olmuyor.
Türkiye ile benzer bir süreçten geçen Yunanistan, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde yerel CFCU benzeri kurumlar AB sürecinde alınan danışmanlık hizmetlerinde yerli firmaları dışlayan bir politika izlemediler. Böylece, bu ülkelerde hatırı sayılır bir yerli danışmanlık sektörü oluştu. Güçlü iş bitirme referanslarına sahip bu ülkelerdeki yerel firmalar şu anda dünyanın her yerinde iş yaparak ülkelerine ihracat geliri kazandırıyor ve kaliteli istihdam üretiyorlar.
Kamu kesimi yabancı şirketlerden danışmanlık hizmeti almasın demiyoruz. Ancak yerlileri bu denli dışlamak Türkiye’nin uzun dönemli kalkınması açısından zararlı ve sektörün oluşmasını engelliyor. Yerlilerin uzmanlık sahibi olduğu işlerde çok daha yüksek fiyatlarla yabancı firmalardan satın alım yapılmasını sağlayan ihale yöntemleri ortadan kaldırılmalıdır. Yerlilerin deneyimlerinin yetmediği sahalarda, mantıklı satın alım şartlarıyla uluslararası deneyim gerektiren işlerde yerli yabancı ortaklıklar tercih edilmelidir.