98 yıl önce Haleb’i nasıl terk etmiştik?
Yakın tarihin neden sisler içinde kaldığını merak ediyorsanız şimdiye kadar okuduğunuz tarih kitaplarına bir göz atın derim. Kaynağı orasıdır çünkü. Mesela 1931 tarihli Tarih...
Yakın tarihin neden sisler içinde kaldığını merak ediyorsanız şimdiye kadar okuduğunuz tarih kitaplarına bir göz atın derim. Kaynağı orasıdır çünkü.
Mesela 1931 tarihli Tarih III adlı lise ders kitabında Çanakkale'den uzun uzun söz edildiği halde Filistin ve Suriye cephesindeki yenilgiler tek satırla olsun geçmez.
Genelkurmay Başkanlığı'nın Harp Okulları için hazırlattığı Türk Devrim Tarihi (1971) adlı kitapta da bu hususta manidar bir sessizlik vardır.
Evlere şenlik bir Filistin/Suriye savaşları anlatımını ise YÖK'ün tam 4 profesör, 3 doçent ve bir yardımcı doçente yazdırdığı Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I/1 (1989) adlı kitapta buluyoruz. Burada da tam 8 hoca başbaşa vermişler ve bu milletin evlatlarına kendi tarihlerini şu zavallılık kokan satırlarla anlatmışlar. Aynen aktarıyorum:
“Suriye ve Filistin cephesinde ise İngilizleri oyalamak isteyen Yıldırım Orduları Grubu, başarılı savunmalar yaptı. Ancak Baalbek'te kurulan bu ordunun merkezi savaşın seyri içerisinde kuzeye doğru Şam, Halep ve daha sonra da Adana'ya çekildi.” (s. 47)
Ayıp diye bir şey vardır! Osmanlı'nın belini büken ve Mondros Mütarekenamesi'ni imzalamak zorunda bırakarak tarihe veda etmesine sebep olan tam iki yıl devam etmiş bir savaş bu kadar mı sığ anlatılır, bu kadar mı karikatürize edilir? Sonra neresini düzeltelim: Yıldırım Ordularının karargahı Baalbek'te değil, Nasıra'dadır, vs.
Peki nerede o ikisini kazandığımız üç Gazze muharebesi?