13 Aralık 2012... Silivri...
Bugün, dünyada bir davayı izlemek ve “hak, hukuk, adalet” aramak üzere duruşma salonu önüne gelen insan rekorunun kırıldığı günün yıldönümü. Altı yıl önce 13 Aralık...
Bugün, dünyada bir davayı izlemek ve “hak, hukuk, adalet” aramak üzere duruşma salonu önüne gelen insan rekorunun kırıldığı günün yıldönümü.
Altı yıl önce 13 Aralık 2012’de Silivri cezaevi mahkemesi önüne yüz bin insan gelmişti.
Silivri soğuğu jilet gibidir. Esti mi yüzü keser. Böyle bir gündü...
Silivri cezaevleri zinciri kentin merkezinden uzakta. Yola saptınız mı ötesi yok. Anayol sapağı kesilince alternatif yol yoktur.
İşte böyle bir günde Türkiye’nin dört bir yanından birkaç yüz bin insan yola çıktı. En çok dörtte biri Silivri’ye ulaşabildi.
Anayol kapanınca tarlalardan yürüyerek cezaevi mahkemesi önüne gelenleri, biber gazı, cop ve barikatlar bekliyordu. Buna rağmen binlerce kişi sabahtan gece yarısına dek cezaevi önünü terk etmedi.
30 Kasım 2012’de İstanbul Kitap Fuarı’na gelenlerin yönünü Silivri’ye çevirme çağrısı yapmıştık. O gün duruşma ertelenince 13 Aralık’ta buluşma çağrısını dışarıya haykırdık. Yıllardır devam eden, sonuna yaklaştıkça yeni bir iddianame ekleyerek çoğaltılan Ergenekon davasına toplumsal bakış adım adım değişmişti. “Böyle dava olmaz” yorumu ağırlık kazanıyordu.
***
12 Aralık gecesi Tuncay’la hücrelerimize çekilirken aklımız sabahtaydı. Yığınsal bir katılım, özgürlük mücadelesinde yeni bir aşama olabilirdi.
Sabahları saat 07.30 sırasında gardiyanlar gelir, havalandırma kapısını açar. Geliş yoğunluğunu ilk onlardan öğrenebilirdik.
07.30’da gelmediler... 07.45 yok... 08.00 kimse yok... 08.30’a doğru telaşla kapıyı açtılar. Yollar insan seliymiş, otobüsler sıra sıra tarla kıyılarına dizilmiş.
Gardiyanlar yaşadı...