Acının son mumu hiç sönmez!
Bugün bayramın son günü... Genellikle akılda güzel şeyler bırakan zamanların son günleri hüzünlü olur. Bugün için aklımda pek çok yazı konusu vardı. Türkiye’de yazarlığın...
Bugün bayramın son günü... Genellikle akılda güzel şeyler bırakan zamanların son günleri hüzünlü olur. Bugün için aklımda pek çok yazı konusu vardı. Türkiye’de yazarlığın başlıca zorluğu, hangi konuyu işleyeceğine karar vermek!
Bayramın son gününe girdiğimizi düşününce, birden içimde bir rüzgâr esti, yüreğimin derinliklerinden bir sızı koptu, dudaklarıma acı bir gülüş olarak yerleşti... Usulca mırıldandım:
Hapise bayramın en güzel günü, son gündür! Çünkü geçecek, bitecek... Bayramın çağrıştırdığı her şey geride kalacak!
Bayramın ilk günü de en hüzünlü gündür.
O yüzden bayramın ilk günü sabah hapishane yönetimi tüm koğuşlara ulaşan ses düzeninden şöyle seslenir:
“Bir dahaki bayramı ailenizle ve sevdiklerinizde geçirmeniz dileğiyle, bayramınızı kutlarız!”
Kutlamadaki dilek, acı acı gülümsetir insanı... Mutlu günlerden kareler düşer önüne yağmur gibi. Onlarla ıslanmak titretir hafiften ama, iyi gelir.
***
Hapishanelerde 20’si gazeteci olmak üzere binlerce adalet bekleyen insan var. Bizimki de hapishane yönetimlerinin anonsu gibi olmasın ama bugün onların hapiste geçirdikleri son bayram olsun.
Ne yazık ki büyük acıların yaşandığı bir coğrafyadayız. Zindan, göç, ölüm, ezilme gibi acıların her biri ötekiyle yarışıyor.
Tarih biliminin öncüleri şöyle der:
Mutlu halkların tarihi yoktur!
Yaşananlardan geriye çoğunlukla acılar kaldığı için tarih sayfaları da bunlarla doluyor. Bizim de tarihimiz fena sayılmaz!
Halen yaşamakta olduklarımız da tarihteki yerini alacak.
İnsanın iyiyle kötü, acıyla mutluluk gel-gitindeki mücadelesi bitmeyecek. Tarihe baktığımızda, geleceğimizi de görürüz. Bütün mesele, yaşananlardan ders alabilmek...