Adriyatik’ten Çin Seddi’ne!
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mustafa Balbay'ın bugünkü (02.11.2022)''Adriyatik’ten Çin Seddi’ne!'' başlıklı yazısı.
Güzel bir diyalektik kavramdır:
Hiçbir sorun yoktur ki içinde çözümü de barındırmasın!
Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin büyük bir toz bulutu ve belirsizlikler içinde çökmesinden sonra “yeni dünya düzeni”nin nasıl kurulacağı yıllarca süren bir tartışma konusu oldu.
Amerika merkezli strateji uzmanlarına göre artık tarihin sonuna gelinmişti. Dünya büyük bir köy oluyordu. Liberalizm tek ekonomik model olarak kabul edilecek ve tartışmalar da bitecek. Tek kutup olacak, o da Amerika!
Kısa sürede görüldü ki kazın ayağı öyle değil. Çin başka bir ufuk açtı. Rusya toparlanıp “eski coğrafyamı istiyorum” söylemlerine girdi. Avrupa “tek devlet” olma hayalini büyütmeye çalıştı.
***
Yukarıdaki coğrafya merkezli anlatımların her biri ayrı yazı konusu. Bu süreç Türkiye’ye de büyük bir ufuk açtı.
1991 sonundan itibaren Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri art arda bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar. Hepsinin ortak kutupyıldızı Türkiye idi. O günlerde Türkiye’den bu ülkelere giden bakan bile binlerce kişiyle karşılanıyordu.
Duygusal bağ adım adım kurumsallaşma yoluna gitti. Haziran 1992’de Karadeniz Ekonomik İşbirliği, İstanbul merkezli olarak kuruldu. Karadeniz çevresindeki 13 ülke bir araya geliyordu. İçinde Ermenistan’dan Yunanistan’a kadar ilişkilerimizin dalgalı olduğu ülkeler de vardı.
Aynı yıl Ekim 1992’de Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları zirvesi toplandı. Nasıl büyük bir heyecandı. 1996’da ekonomik işbirliğinin temelleri atıldı. Ortak üniversiteler kurulması için anlaşmalar yapıldı.
Benzer heyecan Balkan ülkelerinde de vardı. Onlarla da “Balkan Ülkeleri Devlet Başkanları Zirvesi” için adımlar atıldı. İlk toplantı Antalya’da olmak üzere arkası planlandı. O günlerde şu söylem yaygındı:
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türkçe konuşarak yolculuk edebilirsiniz!
O yıllarda bu coğrafyaları sırt çantasıyla gezmiş, yazmış bir kişi olarak bunu yaşadığımı söyleyebilirim.