Diyarbakır’daki Türkiye anneleri!
Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay bu hafta 'Diyarbakır’daki Türkiye anneleri!' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Dünyanın neresinde bir insan ağlıyorsa, bir de anne ağlıyordur.
Dünyanın her ülkesinde bir nebze vicdanı olan bütün yönetimler anneler gözyaşı döküyorsa, kayıtsız kalamamıştır. Kalanları da tarih mahkûm etmiştir.
Arjantin’de 1977’de başlayan “Mayıs Meydanı Anneleri” buluşması, darbe döneminde kaybolan gençlerin mücadele bayrağı oldu.
İstanbul’da Cumartesi Anneleri, 1995’ten beri, gözaltında kaybolan, faili meçhul cinayetle öldürülen yakınlarını arıyor.
Diyarbakır’da da HDP il binası önünde toplanan anneler, 3 Eylül 2019’dan beri, “PKK’nin dağa götürdüğü evlatlarının bırakılmasını” istiyor.
***
Sözcü gazetesi yazarı, sevgili kardeşim Saygı Öztürk’le birlikte Diyarbakır Kitap Fuarı’ndan bir süre kopup evlatlarını isteyen annelere gittik. Genişçe, beyaz çadırın içinde ne zaman geleceğini bilmedikleri evlatları için örgü örerken bulduğumuz anneler hiç kapanmayan yaralarını büyük bir metanetle anlatırken gözyaşı molası kaçınılmaz oldu. Evlatlarının fotoğrafı vücutlarından bir parça olmuş.
Necibe Çifçi Hakkâri Şemdinli’den. Oğlu Roşat şehre gitmiş, geri dönmemiş. 5 çocuklu. Biri şehit olmuş. İki kızı evli, 2 oğlundan biri dağda. Torunlarını saymaya çalıştı, başaramadı. “Akıl kalmadı ki... Tek derdim oğul. Onu bulmak için Kandil’e kadar gittim. Peşine düşmeyeyim diye, ‘Öldü’ dediler. İnanmadım” diyor.
İmmihan Fırkan’ın oğlu Mehmet Nili Fırkan İzmir’de Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken 21 Mart günü evden çıkmış, dönmemiş. Ertesi sabah bulduğu boş yatak hâlâ gözlerinin önünde. Bir videoda oğlunu terör örgütü kampında dağ kıyafetiyle görmüş. “Öyle göreceğime, kefende görsem daha iyiydi” dedi, hıçkırıklarını tutamadı. Ona bir ulaşsa, ikna edip eve getirecek.
Fatma Aksu, Kocaeli’nden. Mide kanseri ama ne gam, ille oğlu Eren. 10 yıl önce 16 yaşındayken gitmiş. “Ekmek alıp geleceğim dedi, dönmedi. Ölü mü sağ mı onu bile bilmiyorum” diyor.
Saliha Tokay Diyarbakırlı. Oğlu 14 yaşında, “Ben Kürdistan’a gidiyorum” deyip çıkmış. Antalya’dan aramış. Sonra Kandil’e gitmiş. Anne de. “Kandil girişinde beni durdurdular, ‘Delirdin mi, git evine’ dediler. Oğlumu almadan gitmem dedim. Önce öldü dediler. Yaşadığını öğrendim. Sonra bir daha gittim. Yakında yine gideceğim” diyor. Nasıl gittin sorumuza, “Anne yüreği dağ bayır dinlemez” karşılığını veriyor.