‘İmdat... Boğuluyorum... Kızım işsiz!’
Bayramda İzmir’in 650 kilometrelik kıyı şeridinin güzel bir yerinde denizdeydim... Yüzerken 8-10 metre kadar ötemde bir kadının el salladığını gördüm. Kıyıda birilerine selam verdiğini...
Bayramda İzmir’in 650 kilometrelik kıyı şeridinin güzel bir yerinde denizdeydim... Yüzerken 8-10 metre kadar ötemde bir kadının el salladığını gördüm. Kıyıda birilerine selam verdiğini düşündüm. Yüzmeye devam ettim.
Çok geçmedi, “İmdat... Boğuluyorum” diye bağırdı. İster istemez o tarafa yöneldim. Gülümseyerek selam verince rahatladım. Doğaçlama, “Boğulmuyormuşsunuz” dedim. “Başka türlü bakmayacaktınız” karşılığını verdi.
Kendini tanıttıktan sonra devam etti: “Kusura bakmayın... Belki denizin ortasında, yeri mi diyeceksiniz, ama kızım işsiz... Lütfen yardımcı olun. Üniversite mezunu. Başta, alanıyla ilgili iş olsun istedik. Şimdi, ne olursa diyoruz. Yeter ki bir işi olsun...”
Aslında bulunduğu ilçenin belediye başkanına ulaşmış. “İlk fırsatta” gibi sözler almış. O “ilk fırsat” bir türlü gelmiyormuş.
Ayrılırken sözü şöyle bağladı:
“Sizi boğuluyorum diye durdurdum, ama işin gerçeği bu, işsizlik aileleri boğuyor...”
***
Cep telefonumda “iş” diye yazınca yüzlerce isim çıkıyor. Bizim yapabileceğimiz, “referans olma”, “rica etme” dışında bir şey olmadığı halde karşılaştığımız, değişik toplantı ortamlarında buluştuğumuz insanların pek çoğu aile çevresindeki işsizliğe çare arıyor. Kimi görse “bir umut” deyip sarılıyor.
“Yardımcı olmaya çalışırım” demek o kadar tehlikeli bir sözcük ki! Bunu “yapacak, halledecek, onu hiçbir belediye başkanı kırmaz” diye yorumluyorlar. Olmayınca, beklenti bu kez kırgınlığa dönüşüyor.
Kimileri de o kadar muhatapsız kalmış ki...