Şair Eşref saati!
Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay bu hafta 'Şair Eşref saati!' başlıklı yazısını kaleme alı.
Yazı aramızda, günlük yazılarımı 20 kadar kişinin mutlaka okuduğunu düşünürüm. Bir bakıma onların öğrencisi gibi hissederim kendimi. Hepsinin adını daha sonra başka bir yazıda paylaşırım; Homeros’tan Aziz Nesin’e, Yunus Emre’den Şair Eşref’e kadar onca okurun öğrencisi olmak hayli öğretici...
Yüzde 30’u bilgi, yüzde 10’u mizah, yüzde 20’si izah, yüzde 20’si öngörü olan bir yazı, sözünü ettiğim okurlar katında bir ölçüde kabul görür. Arada sözcük oyunlarına bozulurlar ama sonuçta “Türkçenin zenginliğinden yararlanmışsın, senin yaratıcılığın falan değil” derler! “Elbette öyle” derim, bütün mesele Türkçemizin zenginliklerine ulaşabilmek.
***
Geçtiğimiz günlerde Bilkent’e taşınan Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) sahneye koyduğu “Heccav Yahut Şair Eşref’in Esrarengiz Macerası” oyununa gittik. Semih Çelenk’in yazdığı, Mehmet Ulusoy, Yıldırım Şimşek, Çağlar Deniz, Yıldız Şanlı’nın rol adlığı oyunu izlemekten öte, yaşadık!
Şair Eşref, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde devlet görevinde de bulunmuş ama devletin kirlenmiş, yozlaşmış yanlarını da eğip bükmeden eleştiren bir aydın. Elbet bunun bedelini de öder! Hapisler, sürgünler... Geri dönüp devlet görevine ve tabii ki devleti de sözünü dudaktan, gözünü budaktan sakınmadan eleştirmeye devam eder. Sen misin devam eden, sonrasında yine hapis, yine sürgün... Zindana atıldığında oğlu ziyaretine gelir, ona hemen son yazdığı hicvi verip gazetelere göndermesini ister. Abdülhamit’in ispiyoncularına yine gün doğar! İki hiciv metnini art arda yazdınız mı alın size gizli örgüt!
Oyunun buraya kadar olan bölümünde 20. yüzyılın başında yaşanmış olayları izliyorsunuz. Devamında zaman tüneliyle teknoloji buluşuyor, Şair Eşref 2010’lu yıllara geliyor.