Y-Anıtkabir!
Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay bu hafta 'Y-Anıtkabir' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Önceki günkü Anıtkabir’i anlatmak için onlarca başlık geldi aklıma... Türkiye’deki en büyük bayrak ve yürek buluşmasına, ilk 1990’lı yılların sonunda attığımız başlık daha da güncel duruyordu:
Y-Anıtkabir!
Nelere yanıt değildi ki?
Unutturmak isteyenlere...
Yenildik, kaybettik duygusuna kapılanlara...
Karşısına başka şeyler koymaya kalkanlara...
100 yılı parantez gibi görenlere...
“Sevr”ci küresel güçlere...
Karşıdevrim özlemcilerine...
“Bu milletle bir şey yapılmaz” diyenlere...
29 Ekim günü Anıtkabir’in gerçek sahiplerine, millete açılmasından hemen sonra ailecek yola koyulduk. Akdeniz Caddesi’nin başından itibaren 40-50 kişinin omuz omuza olduğu, ucu bucağı belirsiz insan seli karşıladı bizi. Dış kapıya gelmek için 1.5 saat bekledik.
7’den 70’e deyimi geride kalır. 2’den 82’ye belki anlatır. Çevremizde dört bebek arabası vardı. Çoğunluk ailecek gelmişti. Arka sıradaki bir kadın, “Sayın Balbay, bir selfie çekelim. Amsterdam’daki oğluma göndereceğim” dedi. Oğlunu anlattı uzun uzun: Büyütmüş, yetiştirmiş, gurbet eylemiş. “Ama inanın oğlumun aklı burada” diyor.