Dil terörü
Müslüman toplumların ve yöneticilerin çoğu, hâlâ dünyayı, eski çağların uluslararası ilişkiler gerçeği karşısında oluşturulmuş bulunan “dâru’l-İslâm -...
Müslüman toplumların ve yöneticilerin çoğu, hâlâ dünyayı, eski çağların uluslararası ilişkiler gerçeği karşısında oluşturulmuş bulunan “dâru’l-İslâm - dâru’l-harb” olarak görmektedir. Bu toplumların yaşadığı sorunların sebeplerinden biri, bu zihinsel ayrıştırmayı aşamamış olmalarıdır. Aşmak şöyle dursun, kendi toplumlarında da derin bir Müslüman - laik/seküler çatlağı oluşturuyorlar. Hatta dinî kimlikleriyle tanınanlar da kendi içlerinde türlü şekillerde kamplaşıyorlar. *** Bir ay kadar önce bir hocamızın –kırk yıllık saygımı kaybettiren- bir yazısı çıkmıştı. Hoca, “Nevzuhur bazı ilahiyatçı sahte tanrılar” başlıklı yazısında, Batılı düşünürlerin -kendi kültürel ve semantik dünyaları bağlamında anlaşılması gereken- kavram ve fikirlerini kullanarak bazı hocalarımıza hakaretler yağdırıyordu. Batı kapitalizminin ve modernizminin önde gelen düşünürlerinden Max Weber’in kendi dünyasıyla ilgili görüşlerini tanık göstererek, anılan hocaları Batılı “müşrik” ve “münkir” akımların mahsulü sayıyordu. Hoca, “Bu ‘üstün akıllar’ın… beğenmedikleri Tanrı’ya kalkıp da secde etmesi hangi aklın eseridir?” diyerek onların secdelerini dahi hakaret sebebi yapıyordu. O da kesmiyor; “İnandıkları tanrıları kendi akıl ve nefisleridir” diyerek Kur’an-ı Kerîm’in putperestler için kullandığı ifadeyi bu insanların üzerlerine yapıştırıyordu. Üstelik Kur’an’ın hiçbir yerinde “akıl” kötülenmediği halde, Kur’an’ın ifadesine aklı da ekliyordu.