“el-Hakku ya‘lû…”
Şimdilerde -şartlar gereği- kimse cesaret edemiyor ama eskiden sorulurdu: Bu ülkede 70-80 bin cami var; şu kadar bin din görevlisi var; Diyanet’e şu kadar bütçe ayrılıyor. Bütün bu insan ve para kaynakları ne...
Şimdilerde -şartlar gereği- kimse cesaret edemiyor ama eskiden sorulurdu: Bu ülkede 70-80 bin cami var; şu kadar bin din görevlisi var; Diyanet’e şu kadar bütçe ayrılıyor. Bütün bu insan ve para kaynakları ne işe yarıyor?” diye. Elbette bunların işe yaramadığını söylemek haksızlık olur. Bunu anlatmak için ben hep şunu sormuşumdur: “Ya bu camiler, bu görevliler, bu Diyanet olmasaydı? O zaman ülkemiz ne hale gelirdi? Bir de buradan bakalım. ” Sıklıkla tekrar ederim: Cumhuriyet’i kuranların en hayırlı işlerinden biri Tevhid-i Tedrisat Kanunu, diğeri de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasıdır. Sebebi gayet açık: Birincisi dinî bilgide birliği, ikincisi de dinî uygulamada birliği sağladı. Her şeye rağmen bugün Türkiye farklı ise sebebi burada. Bu ikisinin olmadığı İslâm ülkelerinin hali ortada. Yine de yukarıdaki sorular büsbütün haksız değil… Ben de dinî kurumların ülkemize ve insanımıza, hatta dinimize gerektiği kadar hizmet veremediklerini düşünüyorum. Kanaatime göre bunun da asıl sebebi, onların din ve hizmet anlayışıyla günümüz bireyleri ve toplumlarının ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluktur.