Kültürümüzde inanç ve akıl
Geçen hafta yazacaktım, yerim kalmadı. Bazı arkadaşlar Gazâlî hakkında yazdıklarımı yanlış anlamışlar. Ben üstadı filozofları eleştirdi diye kınamıyorum; tersine, eleştirilerinde...
Geçen hafta yazacaktım, yerim kalmadı. Bazı arkadaşlar Gazâlî hakkında yazdıklarımı yanlış anlamışlar. Ben üstadı filozofları eleştirdi diye kınamıyorum; tersine, eleştirilerinde büyük ölçüde haklı olduğunu düşünüyorum. Hatta şüphecilik ve indeterminizm gibi konularda –bize değilse de- Batı felsefesine yenilikler kattığı da biliniyor. Bu başka bir şey... Ama Gazâlî’nin, üç mesele (âlemin yaratılması, cismânî haşir ve Allah’ın ilmi) ile ilgili görüşleri sebebiyle filozofları kâfir olmakla suçlaması korkunç bir hata idi. Hem felsefî tartışma yöntemi bakımından hem de dinî bakımdan yanlıştı. Felsefî tartışma yöntemi bakımından yanlıştı; çünkü felsefede inanç yargılaması yapılamaz. Dinî bakımdan da yanlıştı; çünkü filozoflar dinin herhangi bir esasını inkâr etmiyorlardı; yorumluyor, tevil ediyorlardı.
Yine de sorunumuz Gazâlî değil, bu konularda onu eleştiren düşünürler yetiştirememiş olmamızdır.
Gazâlî, “Ene’l-hak (Ben Hakk’ım)” diyen Hallâc-ı Mansur...