Yoksullukla mücadele etmezsek Müslümanlığımız lafta kalır
Kur’an; yoksullukla mücadele, âdil paylaşım gibi toplumun sıcak sorunlarıyla canlı ve sürekli bir şekilde ilgilenir. Ama Kur’an’ın bu duyarlılığı ulemada, dolayısıyla İslam ilim geleneğinde...
Kur’an; yoksullukla mücadele, âdil paylaşım gibi toplumun sıcak sorunlarıyla canlı ve sürekli bir şekilde ilgilenir. Ama Kur’an’ın bu duyarlılığı ulemada, dolayısıyla İslam ilim geleneğinde sürdürülmemiştir. Sonuçta Müslümanlar, halklarıyla ve yöneticileriyle, yoksulları ve genel olarak dezavantajlı zümreleri temel insan hakları bakımından koruma altına alan bir hukuk öğretisi ve pratiği oluşturmalıdırlar; nassın esas gayesi budur; aksi halde Müslümanlığımız lafta kalır.
Kur’ân-ı Kerîm, hitap ettiği o günkü Mekke putperestlerinin, sosyal ve ekonomik bakımdan güçlü olan, despotik ve baskıcı bir davranış tarzını benimseyen burnu büyük kesimi için ‘kibir’ kökünden ‘müstekbirler’, onların bu tutumları için de aynı kökten ‘istikbâr’ deyimini kullanmıştır. Aşağılanan ve baskılanan kesimlere ise yine Kur’an’da ‘da’îf’ (zayıf) kökünden ‘müstad’aflar’ denilmiş, onların bu aşağılanma ve baskılanma durumları da ‘istid’âf” mastarından fiillerle anlatılmıştır.
Diğer bir ifadeyle, ilgili ayetlerde istikbâr avantajlı kesimlerin ayrımcı-baskıcı tutumlarını, istid’âf ise dezavantajlı kesimlerin baskılanmış durumlarını ifade eder. Bu kavramları, geçtiği ayetlerin tarihî, kültürel...