Amerika küresel haydutların devletidir(2)
Amerika, kendisini hak ve hukuk ile asla mukayyed görmeyen bir haydutlar devletidir. Amerika’da orman kanunları geçerlidir. Amerika, her şeyi kaba kuvvetle halletmeye çalışan kanlı katil bir devlettir. Devletler, fabrikalara benzerler. Her devletin...
Amerika, kendisini hak ve hukuk ile asla mukayyed görmeyen bir haydutlar devletidir. Amerika’da orman kanunları geçerlidir. Amerika, her şeyi kaba kuvvetle halletmeye çalışan kanlı katil bir devlettir. Devletler, fabrikalara benzerler. Her devletin ürettiği birtakım şeyler vardır. Amerika devleti ise sadece katil ve haydutlar üretiyor. Amerika bütün uygulamalarında, ilişki ve münasebetlerinde Siyonist-Haçlı emperyazlimine güvence olmayı taahhüd etmektedir. Dünya barışını Siyonistlerin insafına terk etmek, Amerika’nın en büyük emelidir.
“Siyonist-Haçlı emperyalizmi terbiye edilmemiş bir aygır gibidir. Haktan, hukuktan, adaletten, barıştan, kardeşlikten anlamaz. Dünya barışı Siyonistlerin insafına bırakılmayacak kadar önemlidir. Siyonist-Haçlı kafası yalnızca güçten anlar. Güçlüysen Batı siner, güçsüzsen batı azgınlaşır!”
İslâm topraklarında hilafetin ilgasından sonra Amerikan iradesiyle kurulan/kurdurulan devletçikler, bir anlamda Amerika’nın terör karakolları hükmündedirler. Amerika her fırsatta bu devletçikleri haraca bağlamaya çalışmaktadır. Amerika 2003’te Irak’a girdi; 2 milyondan fazla Müslümanın kanını akıttı. Şehirleri ateşe verdi, Camileri bombaladı, Kur’an’ları parçaladı, Minareleri yıktı, meydanlarda âlimleri idam etti, sonrasında da Suriye’yi teröre boğdu. Şimdi de kaba kuvvetle bu yaptığı cinayetlerin tümünü ekonomik kazanca dönüştürmek için tehditler savuruyor. Amerika Birleşik Devletleri denince aklınıza gelen ilk birkaç kelimeyi sıralayın dediklerinde aklınıza çapulcular, talancılar, haydutlar, katiller ve caniler gelmiyorsa siz esastan İslâm’a, insanlığa karşı olan Amerika’yı tanımamışsınız demektir.
İngilizcesi “Rogue State” olan “Haydut Devlet” veya kural tanımayan devlet kavramı, küresel barışı tehdit eden, ne yapacakları önceden tahmin edilemeyen, terörizmi destekleyen, hatta bunu siyasetlerinde bir araç olarak kullandıkları iddia edilen devletleri tanımlamak için kullanılıyor. Eski bir ABD Dışişleri Bakanlığı personeli ve tarihçi William Blum ise “Haydut Devlet: Dünyanın Tek Süper Gücü İçin Bir Rehber” adlı kitabında Amerika’nın küresel müdahaleciliğinin nasıl işlediğini, Amerika’nın dünya üzerindeki hâkimiyetinin nasıl kurulup sürdürüldüğünü örnekler verirken şunların altını çiziyor: ABD başka ülkelerde demokratik yollardan iktidara gelmiş 50’den fazla hükümeti devirmeye çalıştı… En az 30 ülkede demokratik seçimlere doğrudan müdahale etti… 50’den fazla yabancı lideri öldürmeye çalıştı, öldürttü… 30’dan fazla ülkenin üstüne bomba yağdırdı… 20 ülkede milli ya da halkçı hükümetleri bastırmaya çalıştı… Bizatihi Amerikalı siyaset bilimcileri ve tarihçileri tarafından “Haydut devlet” olmakla suçlanan ABD’nin, yine bizzat Amerikalı psikiyatristlerinin “dengesiz” teşhisi koyduğu bir lider tarafından yönetilmesi bugün dünya barışı açısından işin vahametini katmerleştiriyor. “Haydut Devlet” vasıflarına en uygun yönetim olarak görülen, kötülük imparatorluğu Amerika’ya ilişkin bugün küresel düzeyde yapılan tüm değerlendirmelerin, analizlerin en önemli ortak noktası, Trump dönemi ile birlikte Amerika’nın dünya barışını en çok tehdit eden ülke haline geldiğidir.
ABD ticaret savaşları üzerinden dünyayı hizaya sokmaya çalışıyor. Amerika, dünyanın kabadayısı gibi hareket ediyor. Donald Trump Yönetimi’nin küresel ekonomiyi “önce Amerika” diyerek ve “ticaret savaşları iyidir, kolay kazanılır” diye tweet atarak yönetme ihtirasına kapıldığını ifade etmek mümkündür. Haydut devletin lideri, kendi keyfi tercihlerini ve keyfi kararlarını uygulanan mevzûat haline getirmiştir. Ortadoğu’da iktidarda kalmak, perişan olmamak ve ABD’nin hışmına uğramamak için para musluklarını açan ülkelerin varlığı da bir sır değildir. Petrol zengini yönetimler için bu hal, ‘vücudu kurtarmak için kolu kesme’ şeklinde tezahür etmektedir. ABD’nin Ortadoğu’da ve bazı körfez ülkelerindeki uygulamaları ise doğrudan ‘el koyma-çökme’ yöntemlerini hatırlatmaktadır. ABD’nin Rusya gibi küresel sistem içinde kendisine rekabet eden bir ülkenin bankalarına ve savunma şirketlerine dahi ‘ekonomik yaptırım’ uygulamaktan çekinmediği görülmektedir.