Beyaz adamın Müslüman halkları dönüştürme projeleri/1
Batılılar kendilerinin dışındakileri önce tarif ettiler, sonra tahrif edip tahrip ettiler. Herkesi alçaltıp sadece kendi ırklarını yücelttiler. Onlara göre dünya onların doğal kaynağıdır, kendilerinin...
Batılılar kendilerinin dışındakileri önce tarif ettiler, sonra tahrif edip tahrip ettiler. Herkesi alçaltıp sadece kendi ırklarını yücelttiler. Onlara göre dünya onların doğal kaynağıdır, kendilerinin dışında kalanlar da onların hizmetkârlarıdır. Rabbimiz haber veriyor: “(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.” (Neml Sûresi/34) İslâm topraklarında “azizleri zelil, zelilleri de aziz kılmak”, Beyaz Adamın Müslüman halkları dönüştürme projelerindendir. Asrımızda şeytan Amerika avaneleriyle birlikte girdiği ülkelerde, şehirlerde bunu yapmıştır. Günümüzde «Amerika’sız olmaz” diyen kafalar, köle olarak büyüyenler ve köle kalacak olanlardır.
Asrımızda sömürgeci, talancı Batı, İslâm ve Müslüman karşıtlığı üzerinden güç devşirmenin peşindedir. “Batılı sömürgecilerin 19’uncu yüzyılda “beyaz adamın yükü” olarak tanımladığı “medenileştirme misyonu”, hiçbir zaman sadece kimlikle veya güvenlikle alakalı olmadı. Bu daha ziyade, emperyalizmi şirin göstermek ve meşrulaştırmak için icat edilmiş bir formüldü. Sömürgecilik tarihine baktığımızda Afrika’dan Hindistan’a dini ve kültürel ırkçılık ile ekonomik sömürünün atbaşı gittiğini görürüz. Milyonlarca Afrikalı ile Amerika ve Avustralya yerlisinin sömürülmesi ve köleleştirilmesi, sömürülen halkların kaynaklarını yağmalama hırsından olduğu kadar Batı’nın kendisini dünyanın “yeni efendisi” olarak görme arzusundan kaynaklanıyordu.”
Meşhur oryantalist Hamilton Gibb (1895-1971), İslâm tarihi, medeniyeti ve ıslahatçı İslâmî hareketler konusunda önemli araştırmalar yapmış ve birçok eser vermiştir. Şüphe yok ki, onun da amacı, Müslümanların medeniyet değiştirmelerine (Batılılaşmalarına) yardımcı olmaktır. İşte bu Oryantalistin ibret ve tedbir almamız gereken bir tespiti var, diyor ki: “Batı, uzun zamandan beri İslâm ümmetini Batılılaştırmak için çabalıyor, çeşitli teşebbüslerde bulunuyor; bunu da şöyle gerçekleştirmek peşindedir: Batı hukukunu uygulatmak, ekonominin merkezine faizi yerleştirmek, Batı eğitim sistemine geçmelerini sağlamak ve laikliği benimsetmek yoluyla küresellik sınırları içinde ümmeti asimile etmek ve eritmek.”
Batının Müslümanları Sekülerleştirme/Protestanlaştırma projeleri bugün de yürürlüktedir. Yeri gelmişken şunu beyan etmekte fayda vardır. Sekülerlik, Yahudi ve Hıristiyan geleneğinde, dışarıdan bir yabancı, din adamı olmayan kişi anlamına da kullanılan bir kavramdır. Ancak burada Aydınlanma’dan sonra ortaya çıkan ve ilahi temeldeki her şeye meydan okuyup insanı merkeze alan, aklı mutlaklaştıran ve vahyi reddeden modern zamanlara ait düşünceler bütünüdür. Fransa Başbakanı J.P. Raffarin din ile ilgili kaygılarını dile getirirken “İslâm ırmağının laiklik yatağında akmasını istiyor muyuz?” diye soruyor. Yani laikleşmiş bir İslâm bile Batı için kabul edilemez bir şeydir. Çünkü onun bir bilinçaltı vardır ve bunun ne getireceği belli olmaz. İlgi çekicidir ki özellikle Fransa dünyaya empoze etmeye çalıştığı ünlü şanlı laikliğini Türkiye’ye layık görmemektedir. Batının elinden gelse İslâm kelimesini dahi dünyadan kaldırır. Batının hiçbir projesinde İslâm’a ve Müslümanlara müsamaha yoktur. Batının bütün projelerinde esas olan İslâm’ın ortadan kaldırılması, Müslümanların ise Hıristiyanlaştırılması ve Yahudileştirilmesidir.
Batı, Hıristiyanlaşmayan ve Yahudileşmeyen hiçbir Müslümandan razı olmaz. Batının Müslümanlarla girdiği her münasebette ilk hedefi Müslümanları Hıristiyanlaştırmak olmuştur. Bakınız Almanya’dan edinilen bilgiye göre geçtiğimiz yıl Berlin’de kiliseye düzenli gelmeye başlayan mültecilerin sayısında yüzde 100’ü aşan artışlar söz konusu olmuştur. Müslüman mültecilere topluma uyum kisvesi altında yapılan dönüştürme projesi, Müslümanları Hıristiyanlaştırma projesidir. Genelde İslâm coğrafyasında özelde ise ülkemizde Rasûlüllah (sav)’in sünnet ve siretine düşmanlık ederek “Peygambersiz İslâm Arayışları”nı sürdürenler, Batının Müslüman halkları dönüştürme projelerinden sayılırlar.