Dini zafiyet algısı oluşturmak
Müslümanların kendilerine ait değerler dünyasından, kendi davranış çizgilerinden dinin etkisini, dinin müdahalesini, dinin yönlendirmesini ve yönetmesini çıkarmayı arzu eden dâhili ve harici...
Müslümanların kendilerine ait değerler dünyasından, kendi davranış çizgilerinden dinin etkisini, dinin müdahalesini, dinin yönlendirmesini ve yönetmesini çıkarmayı arzu eden dâhili ve harici müstekbirler, Müslümanların din algılarıyla oynuyorlar. Bunlar, İslâm’ı bırakıp Cemil Meriç’in tabiri ile “insan idrakine giydirilmiş deli gömlekleri” olan ideolojilere sarılmışlar ve problemlere ideolojilerde cevap bulmaya çalışanlardır. Bunlara sermaye kazandıranlar da, Allah’ın dinini yanlış anlayanlar veya yarım anlamış dindarlar değil, dinidarlardır.
Genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise Türkiye’de Sünnet mefhumuna karşı verilen psikolojik, patolojik savaş; bilerek veya bilmeyerek Hahamlığa ve Ruhbanlığa olan sempatikliğin sonucudur. Yani sünnet-i seniyye düşmanlığı, Yahudileşme ve Hıristiyanlaşma sevdasına kapılmış olmanın alâmetidir.
Yelkenlerimizi ustalıkla ayarlamazsak, esen rüzgârın oyuncağı olmaktan kurtulamayız. Müslüman, istikâmetini, konjonktürel gelişmelere göre değil, İslâm’ın değişmez ölçü ve ilkelerine göre belirler. İstikamet, güncel ve dönemsel gelişmelere göre farklılaşan bir değişken değildir. Müslüman davasında sabitkademdir. Dava sahibi olmak, değerlerin korunmasını ve savunmasını gerektirir. Zindanı zinaya tercih eden Hz. Yusuf (as) şahsında bunu görmekteyiz.
“(Yusuf dedi ki) Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, Allah’a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur…” (Yusuf Suresi 38. Ayet)
“Nice peygamberle birlikte kendini Rabbe adayan pek çok kişi savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.” (Al-i İmran Suresi 146. Ayet)