Dinin ve dindarlığın yanlış anlaşılması
Allah’ın gönderdiği hayat kanunlarının mecmuûna din denir. İman üzere dini kuralların benimsenip yaşanmasına dindarlık, dini değerleri hayatına tatbik eden kişi ve toplumlara, dindar kişi ve toplum...
Allah’ın gönderdiği hayat kanunlarının mecmuûna din denir. İman üzere dini kuralların benimsenip yaşanmasına dindarlık, dini değerleri hayatına tatbik eden kişi ve toplumlara, dindar kişi ve toplum adı verilir. Allah’ın dinini din edinmeyenler dindar sayılmazlar. Allah’ın diniyle idare olunmak istemeyen ferdlere, ailelere, cemiyetlere dindar denilmez. Şayet denilirse Allah’ın dinine ihanet ve hakaret edilmiş olur. Rabbimiz uyarıyor:
“Kendilerine kitab verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe îmân etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dîni din edinmeyen kimselerle, zelil bir hâle düşmüş kimseler olarak kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!” (Tevbe Sûresi/29)
Din hayatın yegâne kaynağıdır. Müslüman olarak siyasetimizin, ticaretimizin, münasebetimizin ve ahlâkımızın kaynağı, dinimizdir. Ahlâkın dinle münasebeti olduğundan dolayı İslam’a göre ahlak, hem dinin bir parçasını oluşturur hem de ondan ciddi bir şekilde etkilenir. Onun için ahlakın, dinden bağımsız olarak düşünülmesi mümkün değildir. Ancak dindarlık...