Düşman karşısında iyilik silahını kuşanan mağlup olmaz
Yeryüzünde kötülükleri mahkûm edip iyilikleri hâkim kılmanın yolu, kötülükleri iyiliklerle defetmektir. İyilik; iyi olma, iyi insanların sayısını çoğaltma, iyilerle beraber iyiliği yayma ve...
Yeryüzünde kötülükleri mahkûm edip iyilikleri hâkim kılmanın yolu, kötülükleri iyiliklerle defetmektir.
İyilik; iyi olma, iyi insanların sayısını çoğaltma, iyilerle beraber iyiliği yayma ve iyi insanlarla birlikte iyi bir dünya kurma çabasıdır.
İnsanoğlu, dâimâ iyilik ve ihsâna mağluptur. İyilik ve ihsan, en şerir bir düşmanı bile ıslah etmeye kâfîdir. “…İyilik ve kötülük bir değildir. Sen kötülüğü en güzel bir tarzda önlemeye çalış. O zaman (göreceksin ki), seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan, sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 34)
Bu âyet-i kerime bize diyor ki; Ey mü’minler! Şu anda kötülük ve kötüler, kötülük taraftarları, size karşı çok güçlü, çok kalabalık görünüyor. Siz iyilik taraftarları da bu kötüler karşısında kendinizi çok zayıf ve güçsüz hissedebilirsiniz. Ama bilesiniz ki, kötülükle iyilik asla bir olmaz. Kötülük taraftarlarıyla iyilik taraftarları asla bir olmaz. Unutmayın ki, kötülük fıtraten zayıftır. Kötülük ne kadar güçlü görünürse görünsün yıkılmaya, yok olmaya mahkûmdur. Çünkü insan fıtratı kötülüğü asla sevmez. Kötülük, asla taban tutmaz. Kötülük taraftarları hangi devirde olursa olsun, ne kadar da çok olurlarsa olsunlar asla vicdanlarda kabul görmeyeceklerdir. Kötüler, sadece iyilerin vicdanlarında değil, kendi kendilerine de aslında kötü ve zalim olduklarının farkındadırlar ve sürekli bunun ezikliği içinde bulunmaktadırlar.
Kötüler sadece başkalarının gözünde değil, aslında kendi vicdanlarında, kendi fıtratlarında yok olması gereken varlıklardır. Bunun aksine iyilik taraftarları, İslâm ve Müslümanlar zahiren zayıf da olsalar, güçsüz de olsalar sonunda onlar mutlaka insanlar arasında kabul görecek ve galip geleceklerdir. Çünkü fıtrat bunu gerektirmektedir. İslâm mutlaka eninde sonunda vicdanlarda kabul görecektir. Bu, yeryüzünde Allah’ın fıtrat yasasıdır ve bunun değişmesi de kesinlikle mümkün değildir. İyilik, İslâm yeryüzünde hiç savunucuları olmasa da kendi başına kalpleri fetheden bir güçtür. Öyleyse ey peygamber yolunun yolcuları! Sizler iyilikten yana olun! Sizler, size kötülük yapmadan yana olanlara iyilikten, aftan yana olun! Size kötülük yapan kimselere karşı kötülük yapma imkânına sahip olduğunuz halde kötülük yapmayın! Kötülük yapana, kötülükle mukabelede bulunmamak ihsandır. Hatta kötülük yapanlara karşı kötülükle mukabelede bulunmadığınız gibi, üstelik onlara iyilikte bulunmanız mesajınızın gönüllere nüfuzunu sağlayacaktır. Sizin bu ihsanınız karşısında en zalim insanlar, en katı kalpliler bile eriyecek ve sonunda size düşmanlık besleyen insanların size sıcak bir dost olduğunu göreceksiniz. Dün sizi yok etmek isteyen zalimlerin, yarın sizin dâvânıza gönül verdiğini göreceksiniz. Böyle gözü dönmüş, gemi azıya almış, size kötülük yapmak isteyen birine karşı o anda söylenecek güzel bir söz, tatlı bir tebessüm, sakin bir konuşmanın, o anda birdenbire ortamı değiştiriverdiği, kötülük yapmak isteyenin bile utanarak bu kötülükten vazgeçtiği çok görülmüştür. Öyleyse daha büyük kötülüklere fırsat vermemek, daha büyük felâketleri tevlit etmemek için, kötülük karşısında kötülüğü değil, kötülük karşısında iyiliği tercih etmeliyiz. Tüm kötülükleri iyilikle savuşturmak zorundayız. Ama bu gerçekten zordur. Bu gerçekten nefislere zor, insanlara ağır gelir. Bakınız Taif’te Rasûlüllah (sav) hakaretlere uğramasına rağmen duadan vazgeçmedi. Dağlar meleğinin; Ebu Kubeys ve Kaynakan denilen şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine çökerek birbirine kavuşmasını (ve müşrikleri topluca yok etmesini) dilersen (onu da emret), yapayım demesine rağmen Rasûlüllah (sav) şöyle cevap verdi: