Düşmanı sevindiren ihtilaftan kaçınmak farzdır
İslâm kardeşliği farzdır onu tamamlayan durumlar da farzdır. Kardeşliği ortadan kaldıracak durumlardan kaçınmakta farzdır. Hâricî düşmanın hücumunda dâhilî münakaşa...
İslâm kardeşliği farzdır onu tamamlayan durumlar da farzdır. Kardeşliği ortadan kaldıracak durumlardan kaçınmakta farzdır. Hâricî düşmanın hücumunda dâhilî münakaşa, düşmanın zaferi için bir alkış tutmadır. Bunu ancak gafil ve cahil olanlar yapar. Bunu ancak ahmak olanlar sürdürür.
Müslüman olarak söylediğimiz ve yaptığımız Müslümanları üzüyorsa, İslâm düşmanlarını da sevindiriyorsa istikametimizde bir sapma var demektir. Sağdakileri ve soldakileri suçlamadan oturup kendi istikametimizi gözden geçirmeliyiz. Allah’a olan istiğfarımızı tazelemeli ve çoğaltmalıyız.
Dostu sevindir ama düşmanı asla sevindirme. Bil ve inan ki; “Düşmanı Sevindirme” tabiri Kur’anî bir ifadedir. Hz. Musa Sina dağına Rabbinin daveti üzere giderken kardeşi Harun’u yerine bıraktı ve kavminin işlerini düzene koymasını, bozgunculara uymamasını tenbih etti. Fakat İsrailoğulları Harun’u dinlemeyerek Sâmiri’nin zinet eşyasından yaptığı buzağı heykeline ilah diye tapınmaya başladılar. Hz. Musa Tur’dan dönünce onların bu haline olan öfkesi sebebiyle Levhaları yere attı ve kardeşi Harun’un başından tutarak onu kendine doğru çekmeye başladı. Harun: “Ey anamın oğlu! Bu kavim beni küçümsedi ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Bana düşmanlarımı sevindirecek şekilde davranma. Beni bu zalim kavimle bir tutma” dedi.” (A’raf Sûresi/ 150)
Düşmanları sevindirmek genellikle dostları üzmekle hâsıl olur. Kendisinden düşmanların emin, dostların tedirgin olduğu kimse gerçek mü’min değildir. Dosta mahabbet, düşmana adalet asıldır. Dosta karşı mahabbet yanında yerine göre düşmana karşı mehâbetli davranmak gerekir. Müslümanın heybeti dost için cesaret, düşman için cebânet (korku) sebebi olmalıdır. Kur’an Müslümanın tavrını belirlerken şöyle söylüyor: “Muhammed Allah’ın Rasulüdür. Beraberindekiler kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında ise pek merhametlidirler.” (Fetih Sûresi/ 29)
Bir olan Allah’ın bir ve beraber olamayan kulları olursak, Allah düşmanları karşısında kaybetmeye mahkûm oluruz. Halid b. Velid (R.a.)’e, bir adam senin hakkında konuştu denildi, dedi ki; “kendi sayfasıdır, istediği gibi doldurur.” Daha sonra da şunu ekledi: “Düşmanın istifade edeceği ihtilaflara düşmeyin!” Gerçeklerden, hakikatlerden kaçarak iyileşemezsin, çünkü her iyileşme yüzleşmeyledir. Yüzleşmekle yüzsüzleşmek hiçbir olur mu?