İffet yobazları/2
İffet, iman ile bağdaşmayan sözlerden ve davranışlardan vazgeçmektir. Hayata imanın rengini yansıtmaktır. İffet, “insanın bedeni ve maddi hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını...
İffet, iman ile bağdaşmayan sözlerden ve davranışlardan vazgeçmektir. Hayata imanın rengini yansıtmaktır. İffet, “insanın bedeni ve maddi hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını sağlayan erdem”in adıdır. İffet, cinsellik alanında dar anlamda kullanılmaz. Zira bireysel ve toplumsal hayatta görülen tüm hasbi faaliyetlerin, iyi ve güzel alışkanlıkların temelinde geniş anlamda iffet eksenli ahlak anlayışı yatar. İffet, insanın hem bireysel, hem de toplumsal ahlakını ilgilendirir. Kadim ilim erbabı, iffetin dört temel ahlaki faziletten biri olduğunu kabul eder. Nitekim Ragıb el-İsfahani (ö. V/XI. yüzyılın ilk çeyreği) özetle diyor ki: “Mekârim-i şeriatın esası, nefsin ilim öğrenmek suretiyle temizlenmesi, iffet, sabır ve adaletin tatbik edilmesidir. Onun nihayeti ise, insanın hikmet, cömertlik, hilm ve ihsan ile donanmasıdır. İffetin kuvvet bulması kanaati doğurur. Kanaat ise başkasının malına tamah etmekten uzak tutar. İffet, açgözlülük demek olan ifrat ile neslin sürdürülmesine kayıtsız kalmak demek olan tefrit arasında orta bir durumdur. Ne var ki, iffetin şartları vardır: Bir şeyin daha fazlasını beklemek için iffet gösterilmez. Ayrıca toplum baskısı sebebiyle iffetsizlik yapma fırsatı bulamamak, karşı cinse duyulan soğukluk ve kayıtsızlık, sonuçtan korku ve endişe duymak gibi sebeplerle iffet gösteren kimse de afif diye nitelenemez. (Ragıb el-Isfahani, ez-Zeria ila mekarimi’ş-şeria, Dımaşk 2001, Sh: 38, 79, 218-219)
Asrımızda genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde laikçilik maskesine bürünerek iffet düşmanlığının yapılması, başlı başına bir yobazlıktır. Şunu bilelim ki; laikçilik, Müslüman halklara batı medeniyetinin içirmiş olduğu bir afyondur. Bu afyonu içmiş olanlar, bir daha İslâm ile idare olunmak istemiyorlar. Hayatta ne kadar iyi ve güzel değer ve davranış varsa onlara düşmanlık etmekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Durmadan kadın hakları konusunda batıyı adres olarak gösteriyorlar.
Batı, kadına ihanetin kalesidir. İffetin katil edilişidir. Hayâ ve hicabın düşmanıdır. Çünkü batıda kadına eşya, meta muamelesi yapılmaktadır. Bakınız İngiltere’de eş satışı bir gelenekti.1780-1850 yılları arasında yaklaşık 300 kadın satıldı. Boşanmayı düzenleyen ilk kanun ise 1857’de yayınlandı ancak bundan önce ise bir evliliğin sona erdirilmesi çok zor ve masraflıydı. 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın ortalarında, İngiltere‘de, eşlerin satılması çok yaygın bir gelenekti. Satılmak istenen eş kocası tarafından halk pazarına veya hayvan panayırına götürülürdü, en iyi fiyattan satılmaya çalışılırdı. Kadınların boynuna, beline veya bileklerine yular takılır, müzayede boyunca sahnede tutulurlardı. Bu dönemde, eş satışı ile ilgili birçok dava açıldı, istisnasız her yıl gazeteler bu haberleri sayfalarına taşıdı. Tabi ki 1857 yılında boşanma kanununun çıkmasıyla da bu gelenek son bulmamıştır, 20. yüzyıla kadar devam etmiş ve 1933 yılında bir kadının, kocası tarafından 1 sterline satıldığı kayıtlara geçmiştir. Osman Nuri Ergin’in “Türk Maarif Tarihi, İst/ 1938” adlı eserinde 1930 Times Gazetesinden yaptığı tercüme nakillerde İngilizlerin şöyle ilanları var: Annemin yaşı şu, eşimin yaşı bu. Eşimi, annemi satıyorum. Fiat’ı şu kadar alan var mı? Kadını satmanın bir şartı var. Boynuna kullanılmamış tasma takılacak. O tasmayı takıp pazara getiriyorlar. Şimdi bunlar mı kadın haklarından bahsediyorlar? Bunlardan mı kadınların haklarını öğrenmeliyiz yoksa “Kadın Allah’ın emanetidir” buyuran Hz. Muhammed (sav)’den mi?
“Batının kadın hakları” ndan yola çıkarak İslâm’ı suçlamak, küresel hakikat düşmanlarına yenik düşmektir.“Millî Mücadele (Kurtuluş savaşı) yıllarında “Biz ileride kadınları ve kızları açıp saçağız” demiş olsalardı, millet onları parçalardı. Devletin, laik sistemin, TC resmî vesikaları vererek, cinsel muameleden KDV ve gelir vergisi alarak; yasal seks köleliğine izin vermesi, kadın haklarına, haysiyetlerine indirilmiş büyük ve öldürücü bir darbedir.”
İslâm dini, kadının miskali zerre kadar zulme uğramasına müsaade etmez. İslâm toplumunda iffetin en önemli alâmeti, helal dairesinin keyfe kâfi görülmesidir. Helal dairesini keyfe kâfi görmeyenler, kâfirlikten ve kâfirleşmekten kurtulamazlar. Toplumda zinayı ve fuhşu yaygınlaştırmakla iftihar edenler, iffet yobazlarıdır. İffet yobazı; “çağdaş” denen çöplükte besledi nefsini. Batı kaynaklı düzmece masallarla uyuttu Müslüman neslini. Onun için haysiyet, namus paradır. Gördüğü her hayâlı Müslüman onun kalbinde bir yaradır.