Yalan bütün çağların hastalığıdır/1

Yalan, memleketleri ateşe vermek isteyen her çağın çakallarına çakmaktaşı olmuştur. Onlar memleketleri yalanlarla yakmışlardır. Yalanların yaktığı memleketleri ateş yakamamıştır. Yalan...

Yalan, memleketleri ateşe vermek isteyen her çağın çakallarına çakmaktaşı olmuştur. Onlar memleketleri yalanlarla yakmışlardır. Yalanların yaktığı memleketleri ateş yakamamıştır. Yalan sadece bu çağın değil, bütün çağların hastalığıdır. Yalan hastalığının ilacı yoktur, onun tek ilacı, onu terk etmektir. Az yalan, yarım yalan olmaz. Yalan yalandır. Her yalan zehirli bir yılandır. Yalanın zehirlediği insanların sayısı yılanların zehirlediği insanların sayısından daha çoktur. Allahû Teâla’nın mü’minlere “yalan sözden kaçınmalarını” (El Hacc Suresi: 60) emrettiği malumdur. İmam-ı Merginani (Rh.a.) “Yalan, bütün dinlerde haram kılınmıştır” (4) diyerek, bir inceliğe işaret etmektedir. “Amentübillah” diyen ve itikadda istikamet üzere olan kimselerin; gerek sözlerinde, gerek davranışlarında “İhlası” esas almaları ve yalan söylemekten ve yalan söz söyleyenlere şahidlik etmekten kaçınmaları şarttır.

Asrımızda yalan, politikanın vazgeçilemez umdesi haline gelmiştir. Yalan, laikliğe iman etmiş demokrat sağcı ve solcu müşrik politikacının besmelesi hükmündedir. Siyaset-i Şeriyye’de karar kılanlar nasıl ki besmele ile söze başlıyorlarsa, laikliğe iman etmiş demokrat sağcı ve solcu politikacılar da yalanla söze ve işe başlıyorlar.

Yalan söz, hakikatin ölçüsü olamaz. Kişinin karakter ve şahsiyeti; beyhûde lâflarından değil, yaptıklarından ve hâlinden belli olur. Yalan sözün harmanı olmaz. Çünkü yalan söz, derde derman olmaz. Derman olduğu yerler varsa o da dinde müstesna kılınan yerlerdir. Sahih-i Müslim`deki bir hadiste “İnsanların arasını bulan ve hayır söz taşıyan yalancı değildir” buyurulur. Hemen bunun yanı başında İbnŞihab şöyle der: “İnsanların söylediklerinden hiçbirinde yalana ruhsat verildiğini duymadım. Ancak üç şey müstesna: Harpte, insanların arasını bulmakta, kocanın karısına, karının kocasına söylediklerinde”. (Sahih-i Müslim, Birr: 27) Tirmizî`de de Müslim`dekine benzer şu hadisler vardır: “Yalan sadece üç yerde helâl olur: Kişinin karısını memnun etmesi konusunda, harpte, insanların arasını bulmakta”, “İnsanların arasını bulmak için hayır söyleyen ya da hayır söz taşıyan yalancı değildir.” (Tirmizî, Birr 26)

Bu hadislere dayanarak Kâdi Iyâd (Rh.a.) gibi âlimler, bu üç yerde yalan söylemenin caiz olduğunda ihtilaf olmadığını söylemişlerdir. Ancak bu yerlerde söylenilebilecek yalanın nasıl olduğu konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı âlimler; bu üç yerde her türlü yalan caizdir. Bunların dışında da bir maslahâta binaen caiz olabilir. Meselâ yanında saklanan birisini öldürmek isteyen bir zalime, sorduğunda bilmiyorum demesi ittifakla vaciptir. Mezmum yalan, zararlı olan yalandır. Hz. İbrahim (as) putlar için “Onları büyükleri kırdı, ben hastayım” demişti. (Enbiya Sûresi/63) Karısını elinden almak isteyen zalimlere de onun kız kardeşi olduğunu söylemiş (içinden de dinde kardeşi olduğunu kastetmiş)’ti (Buhari, Enbiya 8; Müsned, NI/244) derler. Diğer bazı âlimler de: Yalan hiçbir yerde caiz olmaz. Bu üç yerde de ancak tevriyeli, yani Hz. İbrahim (as)’in sözünde olduğu gibi doğruya da ihtimali olacak şekilde caiz olabilir. Meselâ koca, karısına elbise, mobilya vs. sözü verir, içinden de, imkân bulursam günün birinde alabilirim de” diye düşünür veya sevdiğine, dünyada bir tane olduğunu söyler ve bununla içinden bu sözün doğruluk yönünü düşünür. Harpte ise düşmana meselâ, başkomutanınız öldü, der, bununla daha önce ölen komutanlarını kasteder vs... derler (Krs. El-Mubarekfûrî, Tuhfetü`l-Ahvezi, VI/69; Davudoğlu, X/564; Tecrid, IX/112 vd.) ki, Taberi bunlardandır. Ama söz konusu hadiselerde bir ayırım yapılmamıştır. Hakikatin yalan, yalanın da hakikat kabul ettirildiği bir dönemdeyiz. Yalanları hakikatin yerine ve önüne geçirerek yalanlarla iş yapanlar, memleketi ateşe verenlerdir.

Dünyada zulmün zincirinin kırıldığı ve insanlığın düşük yıldızının parladığı anlar, doğrunun yalanı mahkûm ettiği anlardır. Yalan söyleyerek insanları ikna etmeye çalışmak, kul hukukuna tecavüzde bulunmaktır. Yalan söyleyip kazanmaktansa doğru söyleyip kaybetmek daha evladır. “Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar.” Yani bir dane-i hakikatin kadrü kıymetini idrak eden behemehâl bir harman yalanı yakar.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İslâm vatanda vatanımızdır 20 Kasım 2024 | 60 Okunma Kudüs hür değilse dünya tutsaktır 13 Kasım 2024 | 68 Okunma İslâm ne diyorsa onu yapacağız 06 Kasım 2024 | 178 Okunma Müslümanların bütünlüğü farzdır 30 Ekim 2024 | 178 Okunma Siyonist İsrail’e düşman olmayan insan değildir 23 Ekim 2024 | 71 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar