Zalimden kaçan mazlumun zalimi olmak
İnsanların zalim olmak için yarıştıkları bir dünyadayız. İslâm’ın amir olmadığı, fiilen hükmedemediği, hükmetmesine geçit verilmediği toplumlarda zulüm ve zalimlik hep teşvik...
İnsanların zalim olmak için yarıştıkları bir dünyadayız. İslâm’ın amir olmadığı, fiilen hükmedemediği, hükmetmesine geçit verilmediği toplumlarda zulüm ve zalimlik hep teşvik edilir. Zulümden ve zalimlerden taraf olmak, bertaraf olmaktır.
Biz Müslümanlar, zulmün ve zalimliğin zerresinden dahi bizleri sakındıran bir dinin mensuplarıyız. Dinimiz İslâm, insanlığın son kurtuluş adasıdır. Zalimlerden kaçıp kendisine sığınan mazlumun ikinci zalimi olmaya çalışan Kabil’in yoldaşı, şeytanın akrabasıdır.
Zalimden kaçan mazlumun zalimi olmak, helaki hak etmiş olan beyinsizlerden olmaktır.
“...Şimdi içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım!...” (Araf Sûresi/155)
Müslümanların inanç lügatlerinde yerlerini almış bulunan “Muhacir” ve “Ensar” kavramları, kardeşliğin hayata yansıyan pratik tezahürleridir. Kardeşlik, düşmesin diye tutmaktır. Kardeşlik, bırakmayacağını bilerek dayanmaktır. Kardeşlik, mevcut imkânları paylaşmaktır. Kardeşlik, Müslümanların dertlerine duyarlı olup derman olmaktır.
Kardeşlik; tevhid zemininde Müslümanların sevinçlerini ve acılarını paylaşmada devamlılık göstermektir. Hayatta temkinli olmanın çaresi, acıları diri tutmaktır. Acıları diri tutmak, zalimler karşısındaki direnişi kesintiye uğratmamaktır. Kardeşlik; Ensar olup Muhacirlere yardım etmekle sevinmektir, gönül darlığından kurtulmaktır. Kardeşlik; ne kalleşliktir ve ne de kârdaşlıktır.