1929 buhranında Adana'nın pamuk tüccarları kan ağlıyordu
Küreselleşme deyip geçince etkisi pek hissedilmiyor veya neden bahsedildiğinin önemi olmuyor ama siyasal süreçler kapıya dayandığında ciddi olmaktan başka çare kalmıyor. Bırakın ABD’de başkanlık...
Küreselleşme deyip geçince etkisi pek hissedilmiyor veya neden bahsedildiğinin önemi olmuyor ama siyasal süreçler kapıya dayandığında ciddi olmaktan başka çare kalmıyor. Bırakın ABD’de başkanlık koltuğunu Trump gibi bir profilin işgal edecek olmasını Avusturya’da cumhurbaşkanı seçimi bile birdenbire önemli hale geliyor. Eğer dünyada Trump gibi İslamofobik ve aşırı sağcı politikacıların rüzgarı esmiyor olsa; yeni Avusturya Cumhurbaşkanı’nın kim olduğu bir yana orada neler olup bittiğini bile merak etmeyecektik. Neyse ki İngiltere’yi sarsıp geçen, ABD’de zirve yapan ve Fransa’da kapıya dayanan aşırı sağcılık Viyana’da ağır bir yenilgi aldı. Yeşiller’in adayı Van Der Bellen seçimden zaferle çıktı.
BİR İYİ BİR KÖTÜ HABER
Aynı anda ise İtalya’da genç Başbakan Renzi siyasi kariyerini referandum sandığına gömdü. İstediği yetkileri alamadı; ona karşı çıkanlar da Avrupa Birliği’nden pek hazzetmiyorlar. Yani geçtiğimiz pazar günü toplamda bir iyi bir de biraz kötü haberle tamamlandı.
Bunların Türkiye için anlamı nedir? Birçok ülkeden daha fazla ve güçlü bir şekilde küresel sistemin parçasıyız. Bu sistem öylesine etki gücüne sahip ki seçilmiş başkan canı sıkılıp iki tweet yazdığı zaman dünyanın en güçlü ekonomilerinden birisi olan Çin’in parası tepetaklak düşebiliyor. Çin de sonuçta ucuz iş gücü, giderek artan üretimi ve dünya ticaretindeki payı nedeniyle sistemin bir parçasıdır.
Ne AB ne Şangay ne NAFTA varken, 1929 ekonomik buhranında Adana’daki pamuk tüccarları kan ağlıyordu. Çoğu Amerika diye bir ülkenin yerini haritada bile bilmiyordu üstelik…