ABD ile bundan sonra...

ABD ile ilişkilerin son haftalarda geldiği seviye art arda kriz sinyalleri veriyor. Olup bitenlerin ekonomiye yansıması kadar, Türkiye’nin dünya diplomasi pazarındaki yükünü ağırlaştıran, müttefikleriyle ya da...

ABD ile ilişkilerin son haftalarda geldiği seviye art arda kriz sinyalleri veriyor. Olup bitenlerin ekonomiye yansıması kadar, Türkiye’nin dünya diplomasi pazarındaki yükünü ağırlaştıran, müttefikleriyle ya da müttefik adaylarıyla ilişkilerinde elini zayıflatan yönleri var. Bırakın ABD’yi, herhangi bir ülkeyle yaşansa bile problem olacak bu süreçte muhatap adresi Washington olunca gayet tabii ki maliyet de yüksek oluyor. ,

Seçimin hemen ardından, 5 yıllık bir dönemin başında hiç ihtiyacımız olmayan bir problem yaşıyoruz. Bir dizi yapısal sorunun çözümü aşamasında beklenmedik bir yükün altına ve çatışmanın içine girmiş bulunuyoruz.

Elbette meselenin büyümesinde ABD’nin tehditkar, saygısız ve dediğim dedik dili gözardı edilemez. Nasıl bizim gibi ülkeleri bağlayan gerçekler ve kriterler varsa ABD için de istediğini yapabileceği bir dünya yoktur. Karşılıklı saygı gerekir ve her ne kadar pek riayet edilmiyorsa da hukuk büyük/küçük bütün ülkeleri bağlar. Bağlamasa da dizginler. Ne var ki ABD’nin başında sadece bize değil kendi sınır ülkelerinden Avrupa’ya, İran’a, Çin’e kadar hemen hemen bütün ülkelere musallat olan sorumsuz bir başkan bulunuyor.Görünürde statükoyu değiştirmek adına ama gerçekte sadece kendi çıkarları üzerine kurulu bir dünya statükosu yaratmayı hedefleyen ve ortaya çıkaracağı karmaşayı umursamayan sorumsuz bir başkan… Trump’la herhangi bir konuda işbirliği yapmak, sorun çözmek veya sıradan bir süreç yürütmek sadece bizim için değil bütün dünya için büyük problemdir.

***

Öte yandan, son yaşanan krizde perde arkası veya önünde yapılan diplomaside karşılıklı bir söz verilip verilmediği veya bunların iki ülke tarafından nasıl yorumlandığını tam olarak bilmiyoruz. Geride kalan günlerde hangi fırsatların kaçtığını ve hangi yolların tüketildiğini de bilmiyoruz. Çünkü, iki müttefikin birbiriyle konuşma diline çok yabancı bir manzara sergileniyor.

Bütün bu önemli bilgilere vakıf olmadan söyleyebiliriz ki mümkün olan soğukkanlı yöntemlerle ilerlemek bizim için en isabetli yoldur. Neticede ABD’yi hizaya getirmek gibi bir derdimiz olmadığına göre ve ortadaki sorunları bir bahane olarak kullanmayı düşünmediğimize göre önümüze bakmamızı kolaylaştıracak bir diplomasi izlememiz gerekiyor. Soğukkanlı olmak, sabırlı davranmak ve sorunu ortadan kaldırmaya odaklanmak; yani çözüm istemek tavizkarlık değildir. Bize en çok fayda sağlayacak bir sonuç idealdir ama olmazsa da az zarar veren ve bilhassa da uzadığında daha çok enerji kaybettirecek bir durumdan kurtulmak hedef olmalıdır. ABD’nin göreceği zararın ne olacağı değil bizim zarar görmememiz esastır. 

Bu noktada, sorunun büyüme potansiyelini de dikkate alarak iktidarın, ülke çıkarlarının gerektirdiği esnek bir müzakere alanı kullanabilmesini anlayışla da karşılamak lazımdır.

***

Unutmayalım ki bizim ABD ile ilişkilerimizde çözüm bekleyen çok daha büyük iç ve dış bağlantılı meseleler vardır ki bunların başında FETÖ liderinin iadesi gelmektedir. Bununla kıyaslandığında bütün meseleler ikincil önemde kalmaktadır. Zira, ABD yönetiminin FETÖ unsurlarına destek ve koruma temin etmeye devam etmesi bu sorunun uzun vadede aktif kalmasını sağlamakta ve bize sıkıntı verme potansiyelini de artırmaktadır. İadelerin temini bütün diğer süreçlerden çok daha önemli ve asla yavaşlatılmaması gereken bir süreçtir. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kargaşaya ‘mecbur’ ve ‘bağımlı’ bir ülke 21 Kasım 2024 | 130 Okunma Psikolojik üstünlük el değiştiriyor 18 Kasım 2024 | 2.439 Okunma Erdoğan CHP’ye niye kendi zayıf tarafından yükleniyor? 16 Kasım 2024 | 375 Okunma Kötü yönetimin iyi yönetim zannedilmesinin sırları 14 Kasım 2024 | 224 Okunma Erdoğan’la Bahçeli arasında ne oldu? Ne olur? 11 Kasım 2024 | 1.397 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar